Güncel Sendika Haberleri

14 Eylül, 2018

2018-2019 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI YENİ BAKAN ESKİ SORUNLARLA BAŞLIYOR

2018-2019 eğitim-öğretim yılı, 17 Eylül 2018 tarihinde başlayacaktır. 18 milyon öğrenci ve 1 milyon eğitim emekçisi bu eğitim öğretim yılına da birikmiş ve çözüm bekleyen sorunlarla, müfredat ve sınav sistemi değişikliği, karma eğitimin kaldırılması girişimleri gibi tamamen ideolojik bakış açısıyla gerçekleştirilen değişikliklerin gölgesinde girecektir.

Dernek ve vakıflarla imzalanan protokoller, derslik açıkları, kalabalık sınıflar, öğretmensiz okullar, ikili eğitim öğretim, taşımalı eğitim, uluslararası sınavlardaki başarısızlıklar, öğrencilerin tarikat ve cemaatlerin yurtlarına mahkum edilmesi, çocukların örgün eğitim dışına itilmesi, öğretmenlerin özlük sorunları, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik, öğretmenlerin aile birliğinin sağlanamaması, kadrolaşma, liyakatsizliğin ve yandaşlığın hakim olması gibi sorunlar maalesef bu öğretim yılına da taşınmıştır. Bütün bu sorunların üstüne bir de ekonomik krizin yarattığı etki yüklenmiştir.

 

SINAV SİSTEMİ DEĞİŞİKLİKLERİ ÖĞRENCİLERİ MAĞDUR ETTİ

LGS’yle birlikte birçok öğrenci evine en yakın okula yerleşemedi. Bu sistemle öğrencilerin istemedikleri okullara yerleştirileceği, birçok ailenin çocuklarını istemedikleri halde meslek, imam hatip lisesi ya da özel okullara göndermek zorunda kalacağı yönündeki kaygılarımız ne yazık ki haklı çıkmıştır. Bu değişikliğin uzun vadede eğitim sistemimizi tümden özelleştirme ve imam hatipleştirme projesinin bir adımı olduğu ortadır.

YKS sonuçları ise ortaöğretimdeki çöküşün aynası olmuştur. Çok sayıda kontenjanın boş kalması, meslek liseli öğrencilerin başarı düzeylerinin yine en alt sıralarda yer alması, hükümetin gözdesi İHL’nin başarı ortalamasının düşüklüğü bu sınava damgasını vurmuştur.

Bugün, Cumhurbaşkanının dahi itiraf ettiği eğitimdeki başarısızlığın çözümü için tüm paydaşların görüşü alınarak hazırlanacak, bilimsel düşünmeye ve üretmeye dayalı bir eğitim sisteminin gerekliliği kaçınılmaz hale gelmiştir. Kamusal, parasız, bilimsel, laik ve karma eğitim hakkından tüm yurttaşlarımızın yararlanabilmesi mutlaka sağlanmalıdır.

 

EĞİTİMDE DİNSELLEŞME ARTIYOR

AKP iktidarı döneminde eğitim, siyasal iktidarın egemen ideolojisinin önemli bir bileşeni haline getirilerek en fazla yıpratılan alan olmuştur. Kindar nesil projesini her türlü hukuki, vicdani ve etik kuralı ayaklar altına alarak yaşama geçirmeye çalışan siyasal iktidar, çağdaşlaşmanın temeli olan eğitimi, kendi ideolojik amaçları doğrultusunda biçimlendirmeye çalışmaktadır.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2017-2019 yatırım planına göre fen liselerine 109.6 milyon lira bütçe ayrılırken imam hatip okullarına 1.7 milyar lira ayrılması, iktidarın önceliğini gözler önüne sermektedir.

Birçok imam hatip ortaokulu ve imam hatip lisesinde kız ve erkek öğrencilerin sınıfları ve koridorları ayrılmış yani karma eğitime son verilmiştir. Gerekçe olarak da “veliler böyle istiyor” bahanesinin arkasına sığınılmıştır.

Son olarak, mahkeme kararını bahane eden Milli Eğitim Bakanlığı, Çok Programlı Anadolu lisesi, mesleki ve teknik eğitim merkezi ve mesleki eğitim merkezlerinde karma eğitim yapılması şartını kaldırmıştır.

Karma eğitimi yok etmeye çalışan, okullarımızı “haremlik-selamlık” şeklinde ayırmaya kalkan bu anlayış; çocuklarımızı eşit haklara sahip, ülkenin geleceğinde yararlı yurttaşlar olarak eğitip yetiştirmek yerine, onları cinsel kimlikleriyle ön plana çıkarmaktadır. Çağdaş, laik ve bilimsel eğitimde bu uygulama kabul edilemez. Eğitim-İş olarak, Cumhuriyet kazanımlarını geriletecek olan bu yanlış girişimin iptali için dava açtık.

Milli Eğitim Bakanlığı bilimsel eğitimden uzaklaşmış, başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere, iktidara yakın dini kurum ve vakıflarla imzaladığı protokollere 2018-2019 eğitim öğretim yılında da devam edeceği görülmektedir.

Böylece TÜRGEV ve Ensar Vakfı başta olmak üzere, Hizmet Vakfı, Hayrat Vakfı, İHH, Furkan Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti gibi dini vakıflar, devlet okullarında “değerler eğitimi” adı altında ders ve seminerler verecekler, bağış toplayacaklar, dini içerikli yayınları dağıtacaklardır. 

Eğitim-İş, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yetki devri anlamına gelen ve Anayasa’ya aykırı olan bu protokollere ilişkin hukuki girişimlerde bulunmuştur ve dava sürecinin takipçisi olacaktır.

Mülki amirliklerce ya da milli eğitim müdürlüklerince, Ev ziyaretleri, Koçluk sistemi, Danışmanlık sistemi… gibi hukuki alt yapısı olmayan ve eğitim çalışanlarını zor duruma düşüren bu tür yanlış projelere geçmiş yıllarda olduğu gibi bu yıl da Eğitim-İş üyeleri katılmayacaktır.

 

OKUMAK ZENGİNİN HARCI: İLKOKULA BAŞLAMANIN MALİYETİ BİN 624 LİRA

Okulların açılacak olması ile birlikte, birçok ailenin bütçesine, okula başlangıç giderleri ağır bir yük getirmiştir. Eğitim-İş olarak yaptığımız araştırma, okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve liselere başlayacak öğrencilerin okula başlangıç maliyetlerini objektif olarak ortaya çıkarmıştır.

Araştırmaya göre, ilkokul 1. sınıfa başlayan bir öğrencinin başlangıç gideri 1624,50 TL, ortaokula başlayan öğrencinin başlangıç gideri 1700,78 TL, liseye başlayan öğrencinin ise 1829,98 TL’dir.

Asgari ücretle yaşamını devam ettiren bir aile, ilkokula başlayan çocuğu için bir aylık maaşının tamamını harcamak zorunda kalacaktır.

Yaptığımız bu araştırmada, belirtilen rakamlar içerisinde, okula zorunlu alınan bağışlar, sınıfların dizaynı için toplanan paralar, velilerin çocuklarına verdikleri harçlıklar bulunmamaktadır. Yasa dışı yollardan bağış adında alınan bu ücretleri de eklediğimizde, özellikle alt ve orta gelir düzeyindeki ailelere, okul giderleri ciddi bir yük olacaktır. Sabit ve dar gelirli ailelerin bu yükün altından kalkması çok zordur.

 

TAŞIMALI EĞİTİM DEVAM EDECEK, ÇOCUKLARIMIZ TARİKAT VE CEMAATLERİN YURTLARINA MAHKUM EDİLECEK

4+4+4 düzenlemesi ile birlikte 2012-2013 eğitim öğretim yılından itibaren çok sayıda köy okulu kapatılmış ve taşımalı eğitim uygulamaları yaygınlaşmıştır.

2013-2014 eğitim öğretim yılında toplam 23 bin 880 okul, 10 bin 551 merkez okula taşınırken taşınan ilkokul ve ortaokul öğrenci sayısı 825 bin 90’a çıkmıştır. 2017-2018 eğitim öğretim yılında ise toplam 43 bin 405 okul, 12 bin 55 merkez okula taşınmaktadır. Taşınan öğrenci sayısı ise 810 bin 35’tir.

Eğitimlerine devam etmek için yerleşim yerlerine en yakın ilçelere giden öğrenciler Aladağ’da olduğu gibi devlete ait yurt olmadığı için yine cemaat ve tarikatların yurtlarına yönlendirilecektir. 

Tüm yaşanan olumsuzluklara rağmen, MEB gerçek ve tüzel kişilere ortaokul düzeyinde yurt açma izni verilmiştir. Bu durum Aladağ’da olduğu gibi telafisi mümkün olmayan zararlar doğuracaktır.

Özellikle ilköğretim ve lise çağındaki çocuklarımız devletin bizzat hizmet verdiği yurtlarda barınma ihtiyacını karşılamalı, hiçbir suretle özel teşebbüs, dernek, vakfın faaliyetine izin verilmemelidir. Eğitim-İş olarak özel yurtların kapatılması görüşüyle özel öğrenci barınma hizmetleri yönetmeliğinin iptali için dava açmış bulunmaktayız.

 

OKULLAŞMA ORANI DÜŞTÜ

Eğitimin temel sorunlarından biri olan okullaşma oranlarındaki yetersizlik çözülememiş bir sorun olarak ortada durmaktadır. İstatistiklere göre, ilkokul ve ortaokulda okullaşma oranlarında çok ciddi bir düşüş yaşanmıştır. 2013-2014 eğitim öğretim yılında okullaşma oranı ilkokullarda yüzde 99.57 iken, bu yıl bu oran yüzde 91.54’e düşmüştür. 2013-2014 eğitim öğretim yılında yüzde 99.61 olarak gerçekleşen kız çocuklarının okullaşma oranı ise yüzde 91.68’e gerilemiştir.

Geçtiğimiz yıl yüzde 95.68 olan ortaokullarda okullaşma oranı bu yıl 94.47’ye düşerken, ortaöğretimde yüzde 83.58 oldu.

 

DERSLİK BAŞINA DÜŞEN ÖĞRENCİ SAYISI YÜKSEKTİR

MEB’in istatistikleri, özellikle göç alan illerde hala ortalamanın üstünde kalabalık sınıflar bulunduğunu ortaya koymuştur. Özellikle bu yıl LGS sonrasında, boş imam hatip okullarının talep gören okullara dönüştürülmemesi nedeniyle akademik liselerde sınıflardaki öğrenci sayıları 40-50 öğrenciye kadar çıkmıştır.

 

KRİZ BAHANESİYLE MEB BÜTÇESİNDEN KESİNTİ YAPILDI

AKP iktidarı yaşanan ekonomik krizin faturasını Milli Eğitim Bakanlığı’na kesti. Tasarruf tedbirleri bahanesiyle Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin, 2 milyar TL’si kesildi.

En fazla kesintinin ise okul onarımları ve öğrenciler için verilen yardımlardan yapılması, siyasi iktidarın eğitime verdiği önemin göstergesi olmuştur!

Öğrenci sayısının artmasıyla birlikte okul, derslik ve öğretmen açığı hızla büyümektedir. Bugün Türkiye’de halen öğretmeni olmayan okullar bulunmaktadır. Türkiye’deki okulların yarısından fazlasında ikili eğitim yapılmakta, birleştirilmiş sınıflarda eğitim ve taşımalı eğitim uygulamasına devam edilmektedir. Okullardaki altyapı ve donanım eksiklikleri, nitelikli bir eğitim politikasının yürütülmesinin önünde büyük bir engeldir. Okul yetersizliği ve derslik açığının yanında, acil çözüm bekleyen en önemli sorun, öğretmen açıklarıdır.

Ancak siyasi iktidar, MEB bütçesinde kesintiye giderek, kalıcı çözümlerin uzağında kalmakta, dahası eğitimi özelleştirme, eğitimin yükünü yoksul halkın sırtına yükleme anlayışında ısrar etmektedir. Bu anlayışla parasız, nitelikli ve herkese eşit eğitim anlayışının yaşama geçirilmesi mümkün değildir.

 

SONUÇ        

Çocuklarımızın öğrenmeye değil, sınavlara koşullandırıldığı, öğretmenlerin düşük ücretle, esnek ve güvencesiz çalışmaya zorlandığı, siyasal kadrolaşmanın sınır tanımadığı, okullardan bilim ve sanatın kapı dışarı edildiği, dini referans alan uygulamaların arttığı bir eğitim sistemiyle sağlıklı bireylerin yetiştirilmesi mümkün değildir. Bakan yeni ama; mülakat, kadrolaşma, mevzuat, müfredat, kitap, özlük sorunları vs. aynı. 

Biz Eğitim-İş’e üye eğitim emekçileri olarak; parasız, bilimsel, demokratik, laik, ulusal ve karma eğitim mücadelemize, Atatürk’ü ve devrimlerini anlatmaya, haksızlığa, hukuksuzluğa maruz kalmış tüm eğitim emekçilerinin yanında olmaya devam edeceğiz. Yolumuz çağdaş uygarlık yoludur, yolumuz Cumhuriyet yoludur ve bu yoldan asla dönmeyiz.

 

MERKEZ YÖNETİM KURULU