Güncel Sendika Haberleri

25 Eylül, 2013

TÜRKÇEMİZ BİRLİĞİMİZİN TEMELİDİR

Birlik ve beraberliğimizin temeli olan Türkçemiz, bizi birbirimize bağlayan, kültürümüzün kök salmasına ve nesillere aktarılmasına hizmet eden en önemli varlığımızdır. Türkçemiz aynı zamanda ulusumuzun özünü, gelenek ve göreneklerini, duygu ve düşüncelerini, tarihten gelen birikimlerini, değerlerini yansıtan bir aynadır.

Atatürk'ün başlattığı ve öncülük ettiği çalışmalar, dilimizin gelişmesini ve zenginleşmesini sağlamıştır. Onun bizzat başkanlık ettiği ve başlangıç gününü her yıl Dil Bayramı olarak kutladığımız I. Türk Dili Kurultayı ile yaşama geçirilen Dil Devrimi; Türkçe'nin, yapısı, söz varlığı ve diğer dillere olan etkisiyle güçlü bir dil haline gelmesi bakımından büyük önem taşımaktadır.

Dil Devrimi, Türkiye Cumhuriyeti'nde uluslaşma sürecini tamamlayan en önemli kazanımlardan biridir. Buna ilişkin olarak Mustafa Kemal Atatürk, “Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması milli hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil, şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalıdır” diyerek, dilin bir ulus açısından ne kadar önemli olduğuna vurgu yapmıştır. 
Ancak 12 Eylül karanlığında, pek çok ilerici kuruluşun yanı sıra, Türk Tarih Kurumu’nun ve Türk Dil Kurumu’nun da kapısına kilit vurulmuş, bu iki kurumun yapısı tümden değiştirilmiştir. Ölümünden kısa bir süre önce yazdığı vasiyetname ile malvarlığının bir bölümünü bu iki kuruma bırakmış olan Atatürk’ün vasiyetnamesi çiğnenmiş ve yarım yüzyıllık özerk kurumlar, Başbakanlık’ta oluşturulan bir devlet dairesine bağlanmıştır. Şimdi yapılması gereken malvarlıklarına, yayınlarına ve gelir kaynaklarına el konan bu iki kurumu devlet dairesi olmaktan çıkarıp, özgür çalışma koşullarına kavuşturabilmektir.

Yazık ki bugün Türkçemiz, yabancı dillerden devşirme sözcüklerin etkisinde kalmış ve ulusal kimliğimizin simgesi olan dilimiz, günümüz aydınlarının bile gereken özeni göstermemesi nedeniyle, ilerlemeden ve gelişmeden alıkonmuştur. Özellikle 1950’li yıllardan itibaren ABD ile başlayan ve AB ülkeleriyle devam eden yabancılaşma, her alanda olduğu gibi dilimiz ve kültürümüz üzerinde de etkili olmuş, hem sözlü ifadelerde, hem yazılı kullanımlarda yabancı özenticiliğini egemen kılmıştır. Özellikle akademik kaynaklarda sıklıkla yabancı kaynaklara başvurulması, Türkçede nitelikli yayınların yer almadığı gibi bir izlenime yol açmaktadır. Bu yanlış algıyı ortadan kaldırmaya yönelik olarak, Türkçede yüksek nitelikli yayınlar oluşturacak politikalar geliştirilmeli, hedef kitleyi bilinçlendirecek anlaşılır ve etkin bir dil kullanılmalıdır.

Eğitim-İş olarak tüm ulusumuzu, aydınlarımızı dilimize, kültürümüze sahip çıkmaya, özgün bir düşünce ortamı yaratmak için dilimizi özenli kullanmaya, yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmaya çağırıyor, Dil Bayramımızı kutluyoruz.

                                                                                                                                         MERKEZ YÖNETİM KURULU