Milli Eğitim Bakanlığı, yaz dönemi seminerlerine, modern, çağdaş ve laik eğitim karşıtı, Atatürk ilke ve devrimleri ile Cumhuriyetin ve Devrim Kanunlarının temel ilkelerine aykırı düşünce ve faaliyetleri ile bilinen Nurettin Topçu’nun “Türkiye’nin Maarif Davası” isimli kitabını eklemiştir.
Eğitimde yaşanan sorunların çözümünün “milli mektep” diye adlandırdığı sistemin hayata geçirilmesi ile mümkün olduğunu savunan Topçu, kitabında şu ifadelere yer vermiştir:
“Millet bünyesinde inkılaplar mektepte başlar ve her milletin, kendine özel olan mektebi vardır. Milli mektep, zihniyet ve örflerile, metodları ve müfredatile, terbiye prensipleri ve psikolojik temellerile, hatta binasının yapı tarziyle kendini başka milletlerinkinden ayırır. Bizde vaktiyle medrese milli mektepti. Batı’da tekamül eden insan düşüncesinin seyrini biz kendi alemimizde devam ettiremediğimizden, açılan yeni mektep, hakikat aşkının mabedi olmadı. Parça parça bilme hevesi, evrensel ve ilahi hakikat aşkının yerini tutamazdı. Hakka götüren yol diye kendini hakikata adamak, gerçek mektebin yoludur. Hakikat aşkına sahip insanlar, cemiyetin içinde çoğalmadıkça, hakikat aşkı cemiyet içinde en yüksek ve muhterem yeri tutmadıkça ve hakikatın ihtirası cemaat içerisinde bir umumi cereyan, büyük bir hareket haline gelmedikçe, milli mektep gerçekten var olmayacaktır.
İlkokulda ahlak eğitiminin hemen hemen sıfıra indiğini, yerine hayat bilgisi dersinin verildiğini yazan Topçu, Harf Devrimi’ne de saldırmakta, Osmanlıca’nın hançerlendiğini ifade etmektedir. “Güzel dilimizi vaktiyle Divan edebiyatının nesircileri kurutuyordu; şimdi onu Dil Kurumu boğazlamaktadır diyen Topçu, Harf devriminin yüzlerce yıllık milli kültürle bağları kopardığını savunmaktadır.
Bilindiği üzere, 19. MEB Şurası’nda Osmanlıcanın okullarda zorunlu olarak okutulması tartışmaya açılmış, Mustafa Kemal’in harf devrimine karşı bir konum alınmıştı. Osmanlıca dersinin gündeme getirilmesinin ardına gizlenen amacın, bu dilin öğrenilmesi değil “Yeni Osmanlıcı” bir siyasetin dayatılması olduğunu, bu durumun da her haliyle bir karşı devrim uygulaması olduğunu defalarca belirtmiştik. Anlaşılan AKP iktidarı, Osmanlıca sevdasından hala vazgeçmemiştir.
Topçu’nun kitabının öğretmenlerin yaz dönemi seminer listesine alınmış olması, AKP’nin ulusal ve laik eğitimin içini boşaltma çabalarının bir örneğidir.
Milli Eğitim Temel Kanunu’nda ve Anayasa’da, Türk Milli Eğitim Sisteminin temel esasları olarak yerini almış çağdaş, bilimsel, laik eğitime, Anayasa ile güvence altına alınan Devrim Kanunları ve demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin niteliklerine aykırı düşünce ve uygulamaların Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okul ve kurumlarda yer bulması anayasaya aykırıdır.
Varlık sebebi olarak kendisine yukarıda işaret edilen ilkeleri benimsemiş olan Eğitim-İş üyelerinin, Cumhuriyete ve değerlerine, Atatürk ilke ve devrimlerine, anayasa ve kanunlara aykırı faaliyetlerde yer alması uygun olmayacaktır.
Bu nedenlerle üyelerimizin yaz dönemi seminerlerinde Nurettin Topçu ile ilgili olarak verilen hiçbir sunum görevini yerine getirmemelerine, hiçbir çalışma ve etkinliğe katılmamalarına karar verilmiştir.
Eğitim-İş olarak, öğretim birliğine son vererek, medrese-mektep ikilemini günümüze taşımak isteyen bu anlayışa karşı, Atatürk ilke ve devrimlerine, Cumhuriyetimizin kazanımlarına, ülke bütünlüğüne, laik, bilimsel, demokratik, eşitlikçi ve parasız eğitime sahip çıkmaya devam edeceğiz; bu kararlılıktan asla vazgeçmeyeceğiz.
MERKEZ YÖNETİM KURULU