Güncel Sendika Haberleri

10 Kasım, 2010

18. MİLLİ EĞİTİM ŞURASI'NDA EĞİTİM-İŞ DAMGASI

 

18. Milli Eğitim Şurası’nda, Eğitim-İş Sendikası, değinilmeyen birçok soruna ilişkin bir tartışma ortamı yarattı. Sendikamız adına Şurayı takip etmek üzere Genel Başkan Yüksel ADIBELLİ ve Genel Örgütlenme Sekreteri Barış DÜDÜ katıldılar. Şura süresince Eğitim-İş olarak 5 madde için 30’un üzerinde önerge verdik. Önergelerimizden sadece bir tanesi şura üyelerince kabul gördü. Kabul görmeyen önergelerimizin içinde “öğrenci yurtlarının 2 yıl içerisinde kapasitesinin öğrenci sayısının %50’sinin üzerine çıkarılması; öncelikle köy okullarından başlanarak çağdaş lojmanların yapılması ve zorunlu bölgede çalışanlar için özendirici ekonomik ve mesleki düzenlemelerin yapılması, sözleşmeli ve ücretli öğretmenliğin kaldırılması, kabul edilen kesintili eğitimin iptali için yeniden görüşülmesi talebi, din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin zorunlu ders olmaktan çıkarılması, eğitim fakültelerinin eğitim üniversitesi olarak ayrılması ve özerkleştirilmesi, öğretmenlerin yüksek lisans ve doktora yapmalarını özendirici düzenlemelerin getirilmesi” gibi öne çıkan maddeler bulunmaktadır.  
Birinci gün Öğretmen yetiştirme, istihdamı ve mesleki gelişim komisyonuna katılan Eğitim-İş Genel Başkanı Yüksel Adıbelli, komisyonun başında söz alarak, öğretmen yetiştirme konusuna ilişkin olarak komisyon raporunu hazırlayanların dışında, bu alanda uzman eğitimcilerin ve sendikaların da konunun özünü belirlemek adına görüşlerini ortaya koymalarını önerdi.

Meslek liselerinde derslere giren eğitimcilerin, meslek yüksekokullarında ve üniversitelerin eğitim fakültelerinde de derslere girdiğini, lise ve lisansta verilen eğitimin ayrıştırılamadığını ve bunun da üniversitelerdeki eğitim kalitesini düşürdüğünü ifade eden Adıbelli, öğretmen açığına da değindi.

Adıbelli 370 bin öğretmen adayının değil, öğretmenin açıkta olduğunu belirterek, çok sayıda öğretmenin intihar ettiğini, polis ve güvenlik görevlisi olarak çalıştığını, astsubay olmak için sıraya girdiğini ifade etti. Geçmişte Köy Enstitülerinin, öğretmen okullarının, eğitim enstitülerinin yürüttüğü öğretmen yetiştirme görevinin bugün belirsiz kaldığını, YÖK’ün topu Milli Eğitim Bakanlığı’na, Milli Eğitim Bakanlığı’nın da YÖK’e attığını, bu konunun çözümsüz kaldığını söyledi. Burada kimsenin siyasi iradenin üzerinden eleştiri getirmediğini söyleyen Adıbelli, burada üniversitelere ve üniversite hocalarına çok önemli görevler düştüğünü, daha önce katsayı ve türban konusunda takındıkları suskun tavırdan vazgeçmeleri, eğitimle ve öğretmenlerle ilgili sorunlar hakkında görüş bildirmeleri gerektiğinin altını çizdi. Siyasi görüş ve kamuoyunu üniversitelerin oluşturma gücünü ellerinde tuttuklarını ancak bu gücü kullanmadıklarını belirtirken, sendikalara ise hiç söz hakkı tanınmadığından hatta karar alma süreçlerinde sendikaların yok sayılmalarından yakınırken, YÖK’ü, siyasi iktidarı ve Milli Eğitim’i, üniversitelerin, sendikaların ve Devlet Planlama Teşkilatı’nın bir araya gelerek tartışması gerektiğini sözlerine ekledi.

İkinci gün Genel Örgütlenme Sekreteri Barış DÜDÜ komisyona sendikamızca hazırlanan raporumuzu sunarak, komisyon üyelerine raporumuzda geçen maddeler üzerine açıklamalarda bulundu.

Komisyon raporlarının oylanarak kabulüne geçildiği Şuranın üçüncü günü tartışmalarla başladı. Öğretmen yetiştirme, istihdamı ve mesleki gelişim komisyon raporuna isteğe bağlı sözleşmeli öğretmenlik maddesi eklenmişti. Söz alan Genel Başkan Yüksel ADIBELLİ “Okul müdürü arkadaşlarım, Milli eğitim müdürü arkadaşlarım illerine döndüklerinde öğretmen arkadaşlarımıza ne diyecekler iş güvencemizi kaldırdık mı diyecekler. Şuradan çıkacak böyle bir kararın altında ezilirsiniz, eziliriz.” çıkışında bulundu. Komisyon raporu kabul edilmiş olmasına rağmen sendikaların verdiği karşı önergelerle yeniden görüşülmesi sağlandı ve maddeye eklenen bu kısım kaldırıldı.

Şuranın üçüncü konusu olan İlköğretim ve Ortaöğretimin Güçlendirilmesi, Ortaöğretime Erişimin Sağlanması’na ilişkin olarak Eğitim-İş olarak yine önergeler verdik. 2. maddede yer alan 1+4+4+4 kesintili eğitim sistemi değişikliğini bilimsel ve pedagojik yönden lehte ve aleyhte (süre bakımından lehte ancak kesintili olması bakımından alehte) bulduğumuz için yeniden tartışılmasını teklif ettik ancak şura üyelerince reddedildi.

Şuranın beşinci konusu olan Psikolojik Rehberlik ve Danışmanlık Komisyonu toplantısında söz alan Yüksel Adıbelli şunları söyledi:

‘13. Eğitim Şurası’nda biz rehber öğretmenlerin sorunlarını tartışıyorduk. Bugün de psikolojik danışman öğretmenlerimizin sorunlarını tartışıyoruz. Yeterli değil, biliyoruz. Uzman öğretmenlik, baş öğretmenlik derken, uzman olan psikolojik danışman öğretmenlerin ücretleri kesildi. Bir de yazın ortaöğretim sınavlarında, müdürler rehber öğretmenleri okula çağırdı ancak ücretleri ödenmedi; böyle bir sıkıntı var. Eğitim-İş olarak rehber öğretmenlerin hakkını hep savunduk, savunmaya devam ediyoruz. Dava açtık ve dileriz bu davayı kazanırız. Gönül isterdi ki bu eğitim şurası, basınımıza farklı yansısın; fakat görünen o ki sadece iki madde üzerinde duruluyor: Sayın Bakan, dün sanırım esprili bir şekilde ‘Öğretmenler ya da katılımcılar akçeli işlerde birleşip, evet diyor.’ diye 24 Kasım’a atıfta bulunuyormuş. Bir de 4+4 olsun mu olmasın mı durumu var. O kadar çok sorun var ki, keşke onlar da öne çıksaydı. Örneğin önerge veren arkadaşlarımız; özel idarenin 222. sayılı madde gayet açık ve net; özel idare gelirinin belli bir kısmını eğitime ayırır. Anayasanın 42. maddesi parasız, kesintisiz ve bilimsel eğitime vurgu yapar. Neden demiyorsunuz bu maddeyi uygulayın da, okullara para verin?

Böyle bir mantıkla bazı siyasi odaklı zihniyetler Türkiye’yi 300 yıl önceye götürmeye çalışıyor.  Bırakın 2023 yılını, laik ve bilimsel eğitimle ilgili, Atatürk devrim ve ilkeleriyle ilgili bir cümle yok. Eğitim-İş olarak diyoruz ki, ne kadar 4+4 deseniz, 3+5 deseniz, dini kuralları dayatsanız da; burası muz cumhuriyeti değil. Burası Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti. Onun için o önergelerinizin, o söylemlerinizin bir önemi yok Eğitim-İş için. O yüzden buraya bilimsel çalışmalarımızı, önerilerimizi getirmemiz lazım. İllerdeki mevzuat ile ilgili bir şey olmuş; ilden onu getirmiş, yazmış.  Okul müdürü şöyle mi olsun, genel liseler nasıl kapatılır, bunlar tartışılıyor. Birçoğunuz illerde yöneticisiniz. Genel liseleri kapattık, peki ne oldu, öğretmenler ortada kaldı, öğrenciler ortada kaldı.

Sayın Bakanım, sizin okuduğunuz genel liseye gittim ben. Genel lisedeki yetmiş arkadaşımız dedi ki; bakana selam söyleyin, ortada kaldık.  Bunlar düşünmeden etmeden, önergeler vererek bir şeyler yönetilemez. Yönetilemediği de anlaşıldı, 8 yıldır geldiğimiz nokta Milli Eğitim’de sınıfta kaldık, duvara tosladık. Yoksa Eğitim Bir-Sen’e göre, Sayın Bakan’a göre burada önergelere evet ve hayır veriliyorsa, burada bir sıkıntı var. Vicdanlarınızı dinleyin. Geleceğimizi, çocuklarımızı, torunlarımızı düşünerek söyleyin, kimseden çekinmeyin korkmayın.

Bir profesör çıkmış diyor ki; Saygılar sunarım Sayın bakanım; Allah koalisyonlar getirmesin diyor. Bu ne anlama geliyor? Ben de diyorum ki Sayın Profesör, Sayın Bakanımızın da seçilme garantisi yok; onu gidip başbakana söyleyeceksin. Böyle bir şurayla karşı karşıyayız.

17 milyon öğrenci, 700 bin öğretmen ve 150 bin üniversite çalışanımız var. Gelişmiş ülkelere bir bakalım, II. Dünya Savaşı’ndan sonra yerle bir olan ülkelere bakalım. Nerelere geldiklerine bir bakalım. Bugün yüzlerce yıl geriye götürerek bilimsel ve özerk hale getiremezsiniz. Bugün üniversiteler susuyorsa, üniversite öğrencileri konuşamıyorsa, bundan ne bekleriz, ne yaparız? 4+4 önerenler şunu neden önermiyor?  Neden 12 Eylül’ün en baskıcı kurumu YÖK kaldırılsın diyemiyor?

Eğitim-İş olarak bu komisyona ilişkin olarak da çok sayıda önerge verdik. Bunlar; beşinci konunun Psikolojik Danışma ve Rehberlik Ölçme ve Değerlendirme başlığının 1. Maddesinde yer alan oluşturulacak kurulun nereye bağlanacağı konusundaki belirsizliğe ilişkindi. Bu sebeple 1. maddeye ‘Talim Terbiye Kurulu’na bağlı bir birim kurulmalı.’ ifadesinin eklenmesini önerdik, ancak reddedildi.

Raporun 2. maddesinin, rehberlik hizmetini gizli kapaklı iş yapma yerine dönüştürdüğünü, rehberlik hizmetinin fişleme alanı olmadığını, öğrenciye ait tutulan her bilgiye eğitimcilerin ulaşması gerektiğini dile getirdik. Tutulan hiçbir evrak gizlilik arz edemeyeceğini, bu maddenin anayasamızın genel hak ve özgürlükler kısmına da aykırı olması nedeniyle kaldırılması gerektiğini belirttik.

Raporun 3. maddesinin öznel bir alana girdiğini, lisans sonrası veya hizmet içi eğitimle verilebilecek bir konu olduğunu ve bu maddenin kaldırılmasını, 4. maddeye ise ‘Önleyici rehberlik çalışmalarına ilişkin rehber öğretmenlerin hizmet içi eğitime alınması’ cümlesinin eklenmesini talep ettik.

Beşinci konunun Hizmet Sunumu başlığının 9. maddesinde yer alan ‘gerekli mali tedbirler alınmalı’ ifadesinin belirsiz olduğunu, geçmişte alınan tedbirlerin rehber öğretmenleri mağdur ettiğini, sınav zamanında okula gelmeleri istenen rehber öğretmenlere ek dersleri ödenmediğini hatırlattık. Halen devam eden bir davamız da olduğuna işaret ederek, bu sebeple daha net bir düzenleme yapılarak ilgili kısmın ‘ek dersleri ödenmeli’ şeklinde değiştirilmesini talep ettik. Yine Hizmet Sunumu başlığının 8. maddesinin ‘Çocuk Esirgeme Kurulu ve Sosyal Hizmetlerin’ görevlerini içerdiğini düşündüğümüz için bu maddenin kaldırılmasını önerdik.

Raporun İnsan Kaynakları bölümünün 6. maddesindeki, atamalarda kadın-erkek ayrımı yapmanın kadınlara bir hakaret içerdiğini düşündüğümüzden bu ifadenin kaldırılmasını talep ettik.