20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü, 1989 yılında kabul edilen Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’yle birlikle çocuk haklarının yasalarca tanınmasının kutlandığı bir gündür. Çocuk hakları ve bu haklara ulaşamayan çocuklar hakkında farkındalık oluşturmak bu günün kutlanma amaçları arasında yer almaktadır.
Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, nerede doğduklarına, kim olduklarına; cinsiyetlerine, dinlerine ya da sosyal kökenlerine bakılmaksızın bütün çocukların haklarını tanımlamaktadır.
Türkiye’nin 1990 yılında imzaladığı sözleşme; yaşama hakkı; eksiksiz biçimde gelişme hakkı; zararlı etkilerden, istismar ve sömürüden korunma hakkı; aile, kültür ve sosyal yaşama eksiksiz katılma haklarını kapsamaktadır.
1982 Anayasası’na göre “Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır.” (madde 41) ve “Kimse, yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz. Küçükler ve kadınlar ile bedeni ve ruhi yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar.” (madde 50) düzenlemeleriyle çocuk sömürüsü ve istihdamı engellenerek anayasal güvence sağlanmıştır.
Ancak bugün AKP iktidarının çocukların korunmasına ilişkin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmediği ortadadır.
Okul çağında olmasına rağmen, sokaklarda, tarlada, fabrikada çalıştırılan, şiddetin, istismarın, zorla ve erken yaşta evliliklerin kurbanları olan milyonlarca çocuk bulunmaktadır.
Ceza yargılamasında başvurulmaması gereken çocuk tutukluğuna yönelen adalet sistemi, bugün itibarıyla 3 binden fazla tutuklu çocuğun bulunduğu gözetildiğinde mevcut haliyle çözüm üretememektedir.
Çalışma hayatında 2 milyona yakın çocuk işçi bulunmakta ve çocuk işçilerin yaklaşık yüzde 80’i kayıt dışı çalıştırılmaktadır.
2012 yılında yasalaşan 4+4+4 eğitim sistemiyle çocuk işçiliği yaşı fiilen 13 yaşa düşürülmüştür. Son yıllarda sermayenin kalifiye ve ucuz işgücü ihtiyacına bağlı olarak meslek liselerinin sayısında da artış olmuştur. Eğitimde 4+4+4 öncesinde, 2011-2012 eğitim öğretim yılında Türkiye’de sadece 45 özel meslek lisesi varken, son altı yıl içinde kamu kaynaklarıyla yapılan doğrudan destek ve teşvikler sonucunda özel meslek lisesi sayısı ise 383’e çıkmıştır.
Bu okullarda okuyan öğrenciler daha öğrencilik yıllarından itibaren düşük ücretle işçi olarak çalıştırılmaktadır. “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” sloganıyla sermayenin resmi kurumlarla düzenlediği kampanyalar, özel meslek lisesi açacak iş adamlarına öğrenci başına 8 bin liraya varan teşvik verilmesi bütün bunlar ucuz, nitelikli çocuk işçiler yaratmak içindir.
Öte yandan okullaşma oranlarındaki yetersizlik çözülememiş bir sorun olarak ortada durmaktadır. İstatistiklere göre, ilkokul ve ortaokulda okullaşma oranlarında çok ciddi bir düşüş yaşanmıştır. 2013-2014 eğitim öğretim yılında okullaşma oranı ilkokullarda yüzde 99.57 iken, bu yıl bu oran yüzde 91.54’e düşmüştür. 2013-2014 eğitim öğretim yılında yüzde 99.61 olarak gerçekleşen kız çocuklarının okullaşma oranı ise yüzde 91.68’e gerilemiştir. Bu rakamlar, çocukların eğitim hakkından mahrum bırakıldığını ortaya koymaktadır.
Çocuk istismarı, çocuklara yönelik cinsel saldırı suçları, ‘Bir kereden bir şey olmaz’ diyenlerin aksine yaygın ve sistematik olarak işlenmektedir.
Yaşanan bu insanlık dışı suçları ise; 6 yaşındaki kız çocuğuyla evlenilebileceği, babanın öz kızına şehvet duymasının günah olmadığı konusunda fetva verenlerin, karma eğitimi tahrik edici bulan ve yasaklamaya kalkanların siyasi iktidar tarafından korunup kollanmasının, Karaman örneğinde olduğu gibi ülkede yaşanan cinsel istismarların üzerinin örtülmeye çalışılmasının bir sonucu olarak görmekteyiz.
Devlet, “çocukların her türlü ihmal ve istismardan korunarak sağlıklı gelişimini temin etmek”le sorumludur. Ülkeyi yönetenler, çocukların korunmasına ilişkin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmemektedir. Çocukları taciz ve tecavüze karşı korunmasız bırakılmakta, çocuklar mağdur edilirken tecavüzcüler ise özgür bırakılmaktadır.
Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün “Vatanı korumak çocukları korumakla başlar” sözleri ışığında, tüm çocuklarımızın eğitim ve sağlık hakkından eşit koşullarda yararlandığı, her türlü istismar ve baskıdan uzak gelişimlerini sağlayabildikleri bir ülke hepimizin ortak özlemi olmalıdır.
Eğitim-İş olarak şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da tüm çocukların eğitim hakkı başta olmak üzere en temel haklarını korumak ve geliştirmek için mücadele etmeye, çocuk işçiliğe, çocuk istismarına, taciz ve tecavüze karşı durmaya devam edeceğiz.
MERKEZ YÖNETİM KURULU