Güncel Sendika Haberleri

08 Mart, 2010

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN!

EĞİTİM-İŞ OLARAK CUMHURİYET AYDINLAMASININ IŞIĞINDA,

KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİNİN SAĞLANDIĞI BİR DÜNYA DİLEĞİYLE,

TÜM KADINLARIMIZIN

DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ'NÜ KUTLUYORUZ. 

Katılımcı kuruluşlarla birlikte yapmış olduğumuz ortak basın açıklaması aşağıdadır:

100. Yılda Emekçi Kadın Tarihine Tekel İşçisi Kadınlar Aydınlık Bir Sayfa Eklediler

           Bugün Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün 100. yılını kutluyoruz. 1910 yılında Avrupa’da esen savaş rüzgârlarına dur demek ve oy hakkı mücadelesi için güç birliği yapmak amacı ile toplanmış olan Sosyalist Kadınlar Kongresi’nin aldığı kararla 8 Mart, “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak ilan edildi. Bugün, 1857 yılı 8 Mart’ında, eşit işe eşit ücret ve 8 saatlik işgünü taleplerinin bedelini canları ile ödemiş olan Amerikalı dokuma işçilerinin ve 1908’de onurlu bir yaşam hakkını “ekmek ve gül” ile simgeleyen 15.000 kadının anısına adanıyordu.

           Aradan geçen 100 yılın sonunda bugün, kadın haklarının neresindeyiz? Dünya, haksız savaşların sona erdiği, barışın egemen olduğu bir ortama kavuşabildi mi? Kadınlarımız, oy hakkına, eşit işe, eşit ücrete, iyi çalışma koşullarına ulaşabildiler mi? Şiddet, toplumun ve kadınlarımızın üzerinden elini çekti mi?  Kadınlarımızın aydınlanması sağlanabildi mi?

Vatanı Olmayanın Hakları da Yoktur.

            Bu sorulara olumlu yanıtlar veremiyoruz. Dünya hala egemenlerin dünyası olmaya devam ediyor. Emperyalizm, bütün açgözlülüğü ile mazlum ulusların topraklarına, insanlarına, doğal kaynaklarına göz dikiyor. Haksız savaşlar, kadını, erkeği, genci, yaşlısı ile herkesi vuruyor. Vatanları ve ulusal onurları tehdit altında olan halklar, kişisel haklar mücadelesi vermeyi lüks görüyor. Onlar biliyorlar ki vatanı olmayanın hakları da yoktur. 
 
 Ekonomik Kriz, Kadınları Eziyor:

          8 Mart 2009’da ülkemiz kadınları için bugün durum nedir? 8 Mart, bir bayram günü gibi kutlanabilir mi? Kadını erkeği ile bir ulusu ayakta tutabilecek ve mutlu edecek yegane güç bağımsızlıktır. Bugün ülkemizin gerçekten bağımsız olduğundan söz edebilir miyiz?  Neyazık ki ülkemiz her bakımdan dünyanın gelişmiş emperyalist merkezlerine bağımlı haldedir. Bu bağımlılığın bedelini dünya ekonomik krizinden ağır biçimde etkilenerek ödüyoruz. Özelleştirme adlı canavar, iştahla ekmeğimizi yok ediyor. Ulusal sanayimiz ölüyor. Fabrikalarımız kapanıyor. Direnmek isteyen fabrikalarda işçiler karın tokluğuna çalışmayı göze alıyor. Fabrikalarımız, iş yerlerimiz ya işi durduruyor ya da işçi çıkarıyor. Esnafımız kepenk kapatıyor. İşsizlik almış başını gidiyor. Her gün, televizyonlarda evine ekmek götüremeyen anne ve babaların feryatlarına tanık oluyoruz. Aile kurmuş, evini ocağını ayırmış çocuklarımız, yeniden eve dönüyor. Bu krizden, en fazla da en aşağıda olan kadınlar etkileniyorlar işsizlik ve yoksulluk adeta kadınlaşıyor. Erzak girmeyen evlerde, aş üretmeye, yakacak alamayan evlerin ocaklarını yakmaya çalışıyorlar. Fedakârlık onlardan bekleniyor. 

Eğitim, Kadın İçin Lüks Olmaya Devam Ediyor:

           8 yıllık zorunlu eğitim uygulamalarına karşın, kadın nüfusunun % 20 si okur-yazar olmaktan uzaktır. Gerici anlayışlar kız çocuklarının okula gitmesini ziyan sayıyor. Onlar, çocuk yaşında evliliğe ya da çocuk işçiliğine zorlanıyor. Böylece, aydınlanmanın olanakları yerine bu çocuklar gericiliğin karanlık mahzenlerine itilmiş oluyorlar.

          İktidar, taşıdığı gerici anlayışlar nedeniyle kız çocukların eğitimi konusunda yeterli çabayı göstermiyor. Aksine, kız çocuklarının eğitimini temel amaç edinmiş olan demokratik kitle örgütlerimiz haksız suçlamalarla etkisiz hale getirilerek, bu alan tarikatların hizmetine sunuluyor.

Kadın Siyasetten Uzak Tutuluyor:
      
            Kadınlar, hala siyasetin öznesi olamadılar. Evin mutfağı gibi siyasi partilerin mutfakları da kadın için sonuna kadar açıktır. Ancak, karar alma mekanizmalarında kadınlara hala yer yok. Seçme Seçilme Hakkına 76 yıl önce kavuşmuş olan kadınlarımız, TBMM’nde  %9.1, yerelde ise ancak %1.1 oranında temsil edilebiliyor. Sistem, onlara bir vitrin malzemesi gibi davranmaya devam ediyor. Oysa kadınlar, yaşamın içinde parlak camların arkasında oturmuyorlar. Onlar, narin omuzlarıyla,  hayatın bütün yükünü taşımaya, ailenin ve toplumun ağır işçisi olmaya devam ediyorlar.
 
Gericilik Şiddet Üretir:

            Kadınlarımız her türlü şiddetin mağdurudur. İşsizlik, yoksulluk kendi başına birer şiddet türüdür. Ancak kadınlarımız, ayrıca erkek egemen toplumun fiziki ve psikolojik şiddeti ile de karşı karşıyadır. Kadın, en altta olmanın ceremesini erkek şiddeti ile de ödemektedir. Dayaktan, aşağılanmaya,  istismardan tecavüze, ensestten tacize her türlü ağır saldırının hedefindedir.  Feodal anlayışların varlığı, onları namus ve töre cinayetlerinin kurbanı yapmaktadır.

             Şiddetin önlenmesi için yasal planda elde edilen yeni kazanımlar da sorunu çözemiyor. Bu kazanımların, hükümet politikaları ile toplumsal yaşama yansıtılması ve içselleştirilmesi gerekiyor.

Gerici Politikalar, Eşitlik Getiremez:

             Bugün ülkemizde tırmanan işsizliğin, yoksulluğun, şiddetin ve sonuç olarak eşitsizliğin sorumlusu, iktidarda bulunanlardır. Gerici politikalar, toplumsal eşitliği ve kadın-erkek eşitliğini sağlayamaz. Bugün Anayasa’nın değiştirilemeyecek hükümlerini yürürlükten kaldırarak cumhuriyetle hesaplaşmak isteyenlerin, kadınların hukukunu koruması ve onlara eşit haklar getirmesi olanaksızdır.

             Bugün ülkemizde kadının özgürleşmesi ve eşit haklara sahip olması sorunu, belli çevrelerce türban sorununa indirgenmiştir. Türban, dindar kadının özgürleşmesini değil, siyasal ve kamusal alanı, kendi benzerlerinin girebileceği bir iktidar alanı olarak elde etme ya da yaratma özgürlüğü isteyenlerce dayatılmaktadır. Bu istek, İslam’a ve ahlaka değil, gerici siyasete hizmet etmektedir. Türbanı, özgürleşmenin aracı gibi görenler, kadının düşünce yaşamı, yaratıcılığı, üretkenliği ve birey olma mücadelesine değil, onun bedenine bakmaktadırlar. Kadını insan olarak görmeyen, onu bir cinsel meta olarak görenlerin kadın-erkek eşitliğini sağlamaları olanaksızdır.

Türkiye Cumhuriyeti Kadınlarının 8 Mart’ı, 1923 Devrimleridir:

           Kadınlarımız, dün vatanlarını savunmak için erkekleri ile omuz omuza çalıştılar. Kağnı başlarından, hastanelere, aşhanelere, daktilo başlarına, miting kürsülerine, savaş siperlerine her yerde en önde koştular. Ülkenin bağımsızlığında harç oldular. Vatanlarını savunmak nasıl görevleri ise devrim yasalarını inşa etmek de öyle görevleriydi. Saltanatın kaldırılmasından, Hilafetin Kaldırılması Yasası’na, Kılık Kıyafet Yasası’ndan, Tevhid-i Tedrisat Yasası’na,   Medeni Yasa’ya hep kendi özgürleşme iradelerini koydular. Kadın yurttaş olma hakkını, kendi emeği ile kazandı. Devrim onlara yol aldırdı. 

           Bugün bu yolu yeniden tıkamak isteyenlere karşı düne kadar Ankara meydanında direnen Tekel işçisi kadınlar, yeniden yaşamlarını ortaya koyarak ekmekleri için direndiler. Bu direnç, yurttaş olma hakkı ile beslenmiş ve Cumhuriyetle güçlendirilmiş bir inancın sonucuydu. 100. yılın dünya emekçi kadın mücadelesine, Tekel işçisi kadınlarımız yeni ve aydınlık bir sayfa eklediler.

Kadınlarımızın Aydınlanması, Onları Var Eden Cumhuriyete Sahip Çıkmakla olanaklıdır:

    Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları olarak kadın ve erkek tümümüzü var eden Cumhuriyet Devrimleridir. Ne var ki bugün, cumhuriyete sahip çıkmak dahi suç sayılmış, bağımsızlık, laiklik, özgürlük ve eşitlik istemleri ile gerçekleştirilen cumhuriyet mitingleri dahi terör eylemleri olarak nitelenmiştir. Cumhuriyeti savunan çok sayıda aydın, gözaltına alınmış, sorgulanmış ve ceza evlerine kapatılmıştır. Bu tablo, kadınlarımızı cumhuriyet devrimlerini savunmaktan vazgeçirmeyecektir. Böyle bir vazgeçiş, vatandan ve kendimizden vazgeçmektir. Nitekim, Tekel işçileri ekmeklerinin hakkı için mücadele ederken, “Tekel vatandır. Vatan Satılmaz.” şiarıyla hareket ettiler. Bu mücadelenin ulusal ve uluslar arası alanda aldığı destek tüm emekçilerin bağımsız bir ülkede ve kendi özgür vatanlarında ancak haklarını tam olarak alabilecekleri inancının ürünüdür. Kadınlar da, ancak böyle bir vatanda özgürleşebilecekleri ve eşit haklara sahip olacakları inancındalar. Bu inancın verdiği onurla 8 Mart’ın 100. yılını kutluyoruz.


Atatürkçü Düşünce Derneği         Cumhuriyet Kadınları Derneği            Eğitim-İş Sendikası
          Genel Merkezi                                   Genel Merkezi                           Genel Merkezi
 

Türk Hukuk Kurumu        Ziraat Mühendisleri Odası     Nükleer Tehlikeye Karşı Barış ve          Başkanlığı                                Genel Merkezi                  Çevre İçin Sağlıkçılar Derneği


Tüketici Hakları Derneği
Genel Merkezi