Ülkemizde AKP eliyle giderek daraltılan demokrasi ortamı, son Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile iyice budanmıştır.
Yandaş kadrolaşmanın, darbe yıllarının dayatması olan tek tip kıyafet uygulamasının, Yargıtay’ı ve Danıştay’ı iktidarın keyfine göre tekrar dizayn etmenin, işçinin patrona her türlü itirazını kanun dışı saymanın yasal kılıfı olan yeni KHK’nin en can alıcı noktası ise sivil yurttaşlar arasındaki ‘terör’ ayarı olmuştur.
696 Sayılı KHK'nin en çok tartışılan 121. Maddesi’ne göre: “Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına bakmaksızın veya resmi bir görevi yerine getirip getirilmediklerine bakılmaksızın 15 Temmuz 2016'da gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlere katılan kişiler hakkında 1. madde hükümleri uygulanır.”
Bu madde, o 2 günde işlenen tüm suçların affı anlamına gelmekle kalmayıp, ayrıca ‘devamı niteliğindeki eylemler’ ifadesiyle ucu açık ve zamandan bağımsız bir cezasızlık hükmüne dönüşmektedir.
İktidarın, her muhalif sesi ‘terör ile bağlantılı olmak’ ya da ‘bağlantılı olmamakla beraber terör örgütlerinin çıkarına davranmak’ ile suçladığı bu karanlık atmosferde, faşist iç savaş milisleri gibi örgütlenmiş gerici topluluklar, bu muhaliflere saldırırken artık daha pervasız davranacaklardır.
YANDAŞLARA ZULÜM HAKKI!
Hiçbir hukuk devletinde örneğine rastlanamayacak bu madde, AKP’nin hoşuna giden şiddet eylemlerini aklaması anlamına gelmesinin yanı sıra, bahsi geçen hain darbe girişimi sırasında sivil guruplarca haksız yere zarar gören başka yurttaşlar varsa, devletin onların hakkını savunmayacağının ilanıdır. İktidar, Uluslararası arenada her fırsatta “Türkiye bir kabile devleti değildir” dese de, kabile devletlerinde reisin yakınlarına tanınan ‘zulüm hakkı’, bu KHK ile AKP yandaşlarına tanınmaktadır.
15 Temmuz’un ardından tüm AKP teşkilatlarına ruhsat kolaylığı tanınması, Referandumlarda eli silahlı mafyaların iktidarın görüşüne karşı çıkan her yurttaşı bizzat havuz medyasını kullanarak tehdit etmesi gibi yakın tarihli gelişmeler değerlendirildiğinde, bu KHK’nin sadece geçmişe dönük uygulanmayacağı endişesi ise giderek somutlaşmaktadır.
Uyarıyoruz: Bu bir iç savaş KHK’sidir! Hiçbir günahı olmadan KHK’lerle emeğinden edilen, hiçbir şiddet eylemine bulaşmadığı halde sırf muhalif olduğu için ‘terör’ suçlamalarına maruz kalan o kadar yurttaş varken, AKP’nin hoşuna gidecek şiddet eylemlerine bir cezasızlık hükmü getirilmek istenmektedir.
DEMOKRASİ HERKESE LAZIM
Evrensel hukuk ilkelerine, insanlığın kazanımlarına aykırı olan bu KHK, şiddetin sırtını sıvazlamak, hoşgörüyü geçmişe gömmek demektir.
Bu ülkede her yurttaşın emniyetinden devlet sorumlu olmalı, her yurttaş suçu ispatlanana kadar suçsuz sayılmalı ve kanıtlanan bir suç varsa, adil bir yargılama sonucunda cezası ancak ve ancak devlet tarafından, hukuk çerçevesinde verilmelidir. Demokrasinin abc’si anlamına gelen bu ilkeleri çiğneyenler, tarih önünde affedilmeyecek bir duruma düşeceklerdir.
İktidara çağrımızdır: Bu çağ dışı, kanun dışı, insanlık dışı, akıl dışı KHK’den vazgeçin! Batırmak için çırpındığınız bu güzide gemide, biz ilerici yurttaşlarla birlikte sizler de varsınız. Hiçbir şey öğretmediyse 15 Temmuz hain darbe girişimi size öğretmiş olmalı ki: günü geldiğinde sizin bile demokrasiye ihtiyacınız oluyor!
MERKEZ YÖNETİM KURULU