Güncel Sendika Haberleri

09 Şubat, 2015

IV. DÖNEM II. BAŞKANLAR KURULUMUZU GERÇEKLEŞTİRDİK

IV. Dönem II. Başkanlar Kurulumuz, 4-5-6 Şubat tarihlerinde, Şube ve İl Temsilcilik Başkanlarımızın geniş katılımıyla Çanakkale’de gerçekleştirildi.

Çanakkale Zaferinin 100. Yılı nedeniyle Çanakkale’de toplanan Başkanlar Kurulu’nun ilk günü Şehitlik ziyaret edildi ardından Eğitim Uzmanı İsmail Hakkı Kurt “Türkiye Sendikal Hareketi” ve “Sendikal Önderlerden Yöneticilik Örnekleri” başlıklarından oluşan sunum gerçekleştirdi. Genel Başkanımız Veli Demir’in açılış konuşmasıyla başlayan ikinci gün, atölye çalışması ve “Tam Bağımsız Türkiye, Çanakkale Geçilmez Yürüyüşü” yapıldı.  

Kurulda üçüncü gün ise ülke gündemi, sendikal süreç, örgütlenme çalışmaları, eğitim-öğretim sistemine ilişkin sorunlar tartışıldı.

4. DÖNEM 2. BAŞKANLAR KURULU SONUÇ BİLDİRGESİ

(4-5-6 ŞUBAT 2015 ÇANAKKALE)

100. Yılını kutladığımız, Çanakkale Zaferi ulusumuzun verdiği özgürlük ve mücadelesinin sembolü olmuştur. Emperyalist güçler, Çanakkale Zaferi sonucunda Türkiye üzerinde istedikleri paylaşımı gerçekleştirememiş, Rusya’da Ekim Devrimi yapılmış ve burada kurulan Sovyet Rejimi Milli Mücadelenin en önemli destekçisi olmuştur. Çanakkale’de sömürgeci güçlerin bozgunu ile başlayan süreç sonunda demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun temelleri de atılmıştır.

Ancak ne yazık ki Çanakkale Zaferi ve Kurtuluş Savaşımızda hezimete uğratılan emperyalist güçler, bugün işbirlikçileri aracılığıyla ülkemiz üzerindeki kendileri için gecikmiş planlarını tekrar uygulamaya koymuşlardır. Milli Mücadele yıllarında mandacılığın, İngiliz emperyalizminin yanında saf tutan siyasal çizginin devamı bugün Türkiye Cumhuriyeti için “600 yıllık Osmanlı’nın 90 yıllık reklam arası” nitelemesini açık açık yapmaktadırlar. 2023 Hedefi olarak ortaya konulan planın Çanakkale Zaferi ve Kurtuluş Savaşı ile kesintiye uğramış, gecikmiş bir emperyal projenin yerli ayağı olduğu çok açıktır.

Böylesine önemli ve tarihsel bir süreçten geçtiğimiz bugünlerde Eğitim-İş’in antiemperyalist, ulusal bağımsızlıktan yana duruşunun dosta düşmana bir kez daha gösterilmesi ve Çanakkale’den başlayıp Cumhuriyete ulaşan ruhun unutulmaması adına Başkanlar Kurulumuzun Çanakkale’de yapılması önemlidir.

Ulusal değerlerimizi evrensel insanlık değerleriyle harmanlayan, cumhuriyet mücadelesinin emekçilerin daha özgür ve iyi koşullarda yaşamasını için kaçınılmaz sayan, ülkede yaşayan farklı etnik yapıların aynı Çanakkale’de olduğu gibi, yan yana omuz omuza olduğuna inanan, ülkedeki insanların dilinden, kökeninden, inancından dolayı ötekileştirilmesine karşı çıkan Eğitim-İş; özelde eğitim emekçilerinin genelde ise tüm emekçi kesimlerin temel insani ve ekonomik haklarının geliştirilmesi mücadelesini vermektedir.

Çanakkale’yi ve Kurtuluş Savaşı’nı kazanan bilinci koruyacağımızın ve bu bilinci genç kuşaklara aktaracağımızın bilinmesini istiyoruz. Eğitim-İş Çanakkale’deki direniş ruhunun bir yansımasıdır. Tam bağımsız Türkiye’nin Mustafa Kemal Atatürk’ün yolundan aynı ruhla devam edecek olan Eğitim-İş, ülkedeki emek sömürüsüne ve temel hakların gaspına var gücüyle karşı çıkacaktır.

İç Güvenlik Paketi adıyla iktidarın, kitlesel hak arama yollarını engelleme ve kişilerin sorgusuz sualsiz gözaltına alınarak ”Korku İmparatorluğu”nu tamamen yerleştirme girişimlerine, ülkedeki tüm özgürlükçü, emekten, insan haklarından yana kesimleriyle birlikte mücadele edeceğiz.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin açık kararına rağmen, dini siyasal iktidarın devamı için kullanan Emevi geleneğini sürdürerek, tarihsel ve dinsel gerçekliğinden uzaklaştırılmış, hurafelere bulandırılmış zorunlu din derslerini ülkenin bütün eğitim kurumlarına, tüm öğrencilere dayatan anlayışa karşı, laik ve bilimsel eğitim talep eden herkesle ortaklaşacağız.

Başkanlar Kurulumuz, şube ve temsilcilik başkanlarımız tarafından yapılan sendikal ve siyasal süreçle ilgili çeşitli değerlendirmeleri ortaklaştırmış ve aşağıdaki hususlara dikkat çekmiştir.

17 Aralık 2014 tarihinde Yatağan’da başlayıp 20 Aralık 2014 tarihinde Tandoğan’da polis saldırısına uğrayan “Laik Eğitim ve Emeğe Saygı Yürüyüşü”müz, Cumhuriyet ve Emek mücadelesini Türkiye ve dünyada çok önemli bir mücadele içine sokmuştur.

Tandoğan’da bize saldıran polis, gerici egemen sistemin, halka ve emekçilere karşı oluşturduğu dikta gücüdür.

20 Aralık’ta AKP bizim cumhuriyet ve emekten yana, çağdaş, laik, bilimsel, kamusal ve parasız eğitim düşüncelerimize saldırmıştır. Kısaca Mustafa Kemal ve onun devrimlerine yapılan bu saldırıya Eğitim-İş olarak göğüs gerecek ve gerici iktidarı yeneceğiz.

AKP iktidarı, ulus devlet sistemini ve laiklik temelinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkma gibi bir görev üstlenmiştir. Emperyalist güçler ve işbirlikçileri coğrafyamızı yeniden şekillendirmek, kendi emperyalist çıkarlarını gerçekleştirmek adına yeni projelerle bizim gibi ülkeleri tuzaklarına düşürmek istemektedirler. Bölücü ve gerici güçler egemenliği tek elde toplama, ülkeyi eyaletlere bölme, farklı etnik yapı ve dinsel ayrımları öne çıkarma ve yerel yönetimleri güçlendirme çalışmalarıyla ulus bütünlüğümüzü ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Ülkenin temellerini yıkmayı amaçlayan bir gerici ve bölücü proje olan başkanlık sistemine Eğitim-İş olarak karşı çıkacağız. Milli egemenliğimizi emperyalist işbirlikçilerine bırakmayacağız. Diktatörlüğe hayır diyeceğiz.

Ülkemizde grevli toplu sözleşme hakkını kullanabilen 15 bin metal işçisinin almış olduğu grev kararı, siyasi iktidar tarafından, antidemokratik, hukuk dışı ve uluslar arası hukuk normlarına göre de açıkça aykırı olarak ertelenmiştir. Bu karar, emekçilerin ülkemizde nasıl sömürüldüğünü göstermiştir. Bu sömürüye karşı direnç oluşturan, haklı taleplerini öne çıkaran işçi sınıfı ve emekçiler baskı altına alınarak tüm talepleri yok sayılmıştır.

Eğitim-İş emek ve sınıf mücadelesi içinde bulunan tüm kesimlerin haklı ve gerçekçi taleplerinin savunucusu olacak ve emekçilerin grev hakkını sonuna kadar savunacaktır.

7 Haziran 2015 genel seçimleri, ülkemiz ve cumhuriyetimizin geleceği açısından çok önemli bir kırılma noktasıdır. Emek ve sınıf mücadelesi içinde bulunan tüm bağlaşıklarımız, cumhuriyet ve vatan savunması duygusu içinde geniş bir birlikteliğin sağlanması konusunda, sendika-siyaset ilişkisine de dikkat ederek kendi görevini yerine getirecektir.

4+4+4 gerici eğitim sisteminin ana hedefi cumhuriyetimizin laik eğitim sistemini yok etmektir. Bu sistemle kindar ve dindar nesiller yetiştirilmesi hedeflenmektedir. Bu anlamda da kendi siyasal gücünü yetiştirmek için arka bahçeler yaratılmak istenmektedir. Kız çocuklarımız eve kapatılmak istenmekte, çocuk gelinler ve emeğin sömürülmesi anlamında da çocuk köleler yaratılmaktadır. Bu sistem yoksulu daha yoksul, zengini ise daha zengin yapan acımasız gerici bir sistemdir.

Karma eğitimi sonlandırılarak kendi karanlık, gerici, dinsel öğretilerini hayata geçirerek toplumu dönüştürmek istemektedirler. Kadını sosyal hayattan uzaklaştırarak gerici bir toplum yaratılmasını arzulamaktadırlar. Bu anlamda kadının kurtuluşunu toplumun kurtuluşu sayan biz Eğitim-İşliler asla bu durumu kabul etmeyeceğiz.

Belirli bir mezhebin belirli bir yorumuna dayalı dinsel eğitim, gerici iktidar tarafından tek seçenek olarak dayatılmaktadır. Biz bu gerici mezhepsel, toplumu ayrıştıran ve inançları ötekileştiren dinsel eğitimi kabul etmiyoruz,

Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs kutlamak tüm emekçilerin hedefi olmalıdır. Konfederasyon düzeyinde bu hedefin gerçekleştirilmesi için gerekli girişimlerin mutlaka yapılması gerekmektedir. Uzak ve katılım sağlayamayacak iller, kendi yerellerinde 1 Mayıs kutlamalarını organize etmeli ve çalışmalara katkı sağlamalıdır.

Gerici ve sermaye ile işbirlikçi davranan AKP iktidarı, tüm emekçileri taşeronlaştırma amacı taşımaktadır. Özellikle özelleştirmeler ile bunun yolu açılmıştır. İşçiler güvencesiz ve sendikasız bırakılmaktadır. Patronların insafına bırakılmışlardır. Bunun sonucunda can güvenlikleri hiçe sayılarak ölen işçiler için “bu işin fıtratı” şeklinde açıklama yapılmıştır. Her gün 5 işçinin ölümü “fıtrat” ile açıklanamaz. Sendikalı ve grevli toplu sözleşmeli sendikal duruşlar hedeflenmelidir. Sendikalaşma oranı yüzde 4.5 olan ülkemizde toplu sözleşme ve grev hakkını kullanabilen işçilerimizin yanında olmak biz Eğitim-İş'lilerin vazgeçilmez görevidir.

Anayasamızın 128. ve 129. maddelerinde yapılan değişiklikleri değiştirmeye çalışan ve 657’deki iş güvencemizi hedefleyen gerici, emek düşmanı AKP iktidarı iş güvencemize göz dikmiştir. Eğitim-İş olarak iş güvencemize sonuna kadar sahip çıkacağız.

Eğitim-İş çağdaş, bilimsel, laik, kamusal ve parasız eğitimi savunur, eğitimin özelleştirilmesine kesinlikle karşı çıkar. Eğitimin ticarileştirilmesi ve yerelleştirilmesine şiddetle karşı çıkar.

2011 yılında öğretmenler odasından aldığımız talepler doğrultusunda sözel olarak dillendirdiğimiz nöbete ücret talebimizi 3 yıldır eyleme dönüştürmüş, 12 Haziran 2015 tarihine kadar da aralıksız sürdüreceğimiz kararını almış bulunuyoruz. Bugün nöbet eylemi konusundaki kararlılığımızın ne kadar haklı ve doğru bir yerde olduğunu görmüş olduk. Nöbetin angarya olduğunu, diğer sendikaların da aldığı destekleme kararı sendikamızın gücünü ve haklılığını ortaya koymuştur.

19. Milli Eğitim Şurası öncesi 12 ilde çalıştaylar yaparak başlatılan sürece yandaş 600 delegasyonun içinde sadece 2 temsil verilmesinin antidemokratik olduğunu ve çıkan sonuçlar açısından laik ve bilimsel eğitime nasıl darbe vurulduğu ortadadır. 18. MEB Şurası kararlarında 4+4+4 gerici eğitim sisteminin çıkmasının ardından 19. MEB Şurası’nda da Osmanlıca dayatması, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin ilkokul 1. sınıftan itibaren zorunlu olması ve ders saatinin artırılması, karma eğitimin sonlandırılması, gerici eğitim sistemini destekler niteliği, laik eğitime son verme girişimlerinin sonucudur. Mustafa Kemal Atatürk’ün milli eğitim şuralarına çağdaş eğitime yön vermesi açısından verdiği değer ayaklar altına alınmıştır. Şuralar, gericili besleyen bir nitelik taşır hale gelmiştir. Eğitim-İş laik, çağdaş, parasız, bilimsel, demokratik eğitimi savunmaya ve bunu her platformda dillendirmeye devam edecektir.

            Asgari ücretin 949 TL, yoksulluk sınırının 4 bin TL olduğu bir ülkede adaletten bahsedilemez.

            AKP iktidarı geldiği günden beri emekçi düşmanı olarak tarihe geçmiştir. Çalışanına yaşanabilir bir ücreti çok görmektedir.

            Ortalama olarak tüketimde yüzde 30 artışın olduğu bir ortamda adeta emekçilerle dalga geçilen rakamlar zam adı altında verilmiştir.

            Devlet memurlarına gece operasyonları ve gizli görüşmelerle yıllık yüzde 6’yı çok görenler 2014 enflasyon farklarını da yutmuşlardır. Yandaş sendikanın işbirlikçi tutumu emekçileri mağdur etmiştir.

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Şüphesiz ülkemizi uzun yıllardır, emeğe karşı sermayeyi, laik ve bilimsel eğitime karşı gericiliği, bağımsızlığa karşı küresel güçlerin işbirlikçisi olmayı yeğleyen bir anlayış yönetmektedir. Neredeyse 1950’den bu yana kısa aralıklar haricinde bir “Karşı Devrim” süreci işlemektedir.

“Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir”, “Mücadelemizin amacı tam bağımsızlıktır. Bağımsızlığın bütünlüğü ise ancak ekonomik bağımsızlık ile mümkündür” sözleriyle ülkenin bağımsızlığını her şeyin üzerine koyan Mustafa Kemal Atatürk’ün anlayışı tasfiye edilerek yerine sömürgeci güçlerin yoksul halkların kaynaklarına el koyma, milletleri etnik, dinsel ve mezhepsel temelde ayrıştırma projesi olan “BOP”un Eş Başkanlığı anlayışı getirilmiştir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir" tanımlaması çok net biçimde ortadayken, özellikle 1980 sonrası faşizan anlayış ile AKP döneminde halkı ırk ve mezhep temelinde ayrıştırma politikası, ulus ve ülke bütünlüğümüzü parçalanmaya doğru götürmektedir.

Eğitim-İş’in durduğu yer çok nettir: Laik ve bilimsel eğitimi savunmaya devam edeceğiz. Öğretmenin cumhuriyeti koruma görevi olduğuna inançla cumhuriyetimizi savunacağız. Fakir Baykurt’un “Öğretmenin toplumu uyandırma görevi vardır” anlayışına sahip çıkarak, ülkemizde yaşananlar konusunda halkımızı bilgilendirmek için çalışacağız.

İşçilerin taşeron sistem adında açlığa ve ölümlere mahkum edildiği düzenin değişmesi için sınıf ve emek dayanışmasını örmeye devam edeceğiz. Özgürlükten, cumhuriyet değerlerinden, çocuklarımızın ve ülkemizin aydınlık geleceğinden yana olan güçlerle ittifaklarımızı güçlendirerek sürdüreceğiz.

Eğitim-İş ve ülke kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.

            YAŞASIN EMEK VE CUMHURİYET MÜCADELEMİZ!

            YAŞASIN LAİK, BİLİMSEL, PARASIZ EĞİTİM KAVGAMIZ!

            YAŞASIN EĞİTİM-İŞ!