Din ve İnanç Özgürlüğünün Garantisi Laik Devlet, Düşmanı ise Teokratik Devlettir
Soyut bir varlık olan devlet, kamu görevlisinin bedeninde ete kemiğe bürünerek cisimleşir ve görünür hale gelir. Laik devlet sisteminde hedef, devletin hükümranlığı altında bulunan yurttaşlarının tamamının inançlarına eşit mesafede konumlanmasını sağlamak olduğu için kamu görevlisinin görüntüsü ve davranışları devletin tarafsızlık iddiasını tartışılır hale getirmemelidir. Bu nedenle laik devlet modelinde devlet aygıtını cisimleştiren kamu görevlisi görevi başında aidiyet hissettiği bir inanç grubuna vurgu yapamaz. Zira, inancını görünümüyle dışavuran kişinin eliyle sunulan hizmeti haklı bulmayan ve farklı bir inanca sahip (ya da inanmayan) yurttaş, kamu hizmetinin taraflı olarak sunulduğunu düşünebilir.
Türbanlı bir yargıcın, Sünni bir yurttaşla Alevi bir yurttaş arasındaki çekişmede Sünni yurttaş lehine vereceği hiçbir karar, haklılığına sonuna kadar inanan ancak haksız olan Alevi yurttaş için adil olmayacaktır.
Çağdaş devletlerin tamamında laikliğin devlet yapılanmasının temelini oluşturması ve bu nedenle bu ülkelerin tamamında kamu görevlilerinin inançlarını ön plana çıkaran kılık ve kıyafetle hizmet sunmalarının yasak olmasının nedeni budur. Bütün inanç türlerine eşit mesafede durmak zorunda olan laik devlet kadrolarında görev almak isteyen yurttaşlar, devletin tarafsızlığına gölge düşürmemeyi hedefleyen ve bu yönüyle farklı inanç gruplarını barındıran toplumlarda iç barışın temelini oluşturan bu gerçeği bilerek kamu görevlisi olmaya talip olurlar. Kamu görevlisinin “sadece kamu hizmeti sunduğu zaman dilimi ile sınırlı olmak üzere” uymakla yükümlü olduğu kılık-kıyafet yükümlülüğü, görev başındayken iç dünyasında ve özel yaşamında kıyafetiyle özgürce inancını yaşamasına engel teşkil etmez. Çünkü laik devlet, yurttaşının belirli bir inanca sahip olması ya da hiçbir inanca aidiyet hissetmemesi nedeniyle baskı altına alınmasını somut hukuk kurallarıyla yasaklar.
Eğitim-Bir-Sen ve Türk Eğitim-Sen’in, Laiklik İlkesi Üzerine Yükselen Anayasal Düzeni Tahrip Etme Girişimleri Çamura Saplandı
Eğitim-Sen’in kısa süre önce uyguladığı “eşofmanlı sivil itaatsizlik” eylemi ile verdiği mesajı iyi okuyan Eğitim-Bir-Sen, Memur-Sen aracılığıyla okullar ve diğer kamu kurumlarına türbanı ve çember sakalı sokmak için düğmeye basmış, Türk Eğitim-Sen’in de desteği ile anayasanın temeli olan laiklik ilkesine karşı saldırı başlatmıştır.
Eğitim-Bir-Sen ve Türk Eğitim-Sen’in inanç özgürlüğünün gereği olarak sunmaya çalıştıkları kamuda türban dayatması, özü itibariyle tüm yurttaşlara eşit olarak sunulan inanç özgürlüğünü yaratan hukuki ve siyasi düzeni ortadan kaldırmaya yönelen sorumsuz bir girişimdir.Muhafazakarlık perdesinin arkasına saklanan sözkonusu “gerici” sendikal anlayış, toplumun tamamını kucaklayacak din ve inanç özgürlüğü için değil, tam aksine toplumun baskın dini inancının diğer tüm inanç gruplarını boğması için mücadele etmektedir. Bu yapılar, İtalya’da devlet okulu duvarlarına haç asarak Müslüman öğrenciyi taciz eden İtalyan devletinin tavrını inanç özgürlüğüne çirkin bir müdahale olarak tanımlarlarken, Türkiye’deki okullara inanç simgelerinin girmesine yönelik fiili dayatmalarına yönelen eleştirilere verdikleri en bilgece yanıt, “Burası Müslüman mahallesi” olmaktadır.
İşte ülkemizde yüzbinlerce kamu çalışanının kaderine yön vermek için yola çıktıklarını ifade eden “emek örgütleri”nin evrensel din ve inanç özgürlüğü mücadelesine bakış açıları budur. Çoğunluğun tahakkümü anlayışını topluma özgürlük savunusu olarak sunan bu sorunlu, kendi kendisiyle çelişen bakış açısı sözde sivil itaatsizlik eylemi ile teşhir olmuştur.
Geçtiğimiz hafta başlatılan sorumsuz girişimin sonuçlarını tüm kamu kurumlarında yakından izledik. Eyleme katılımın son derece düşük olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz. Öyle ki eylem kararı alan sendikaların yöneticilerinin önemli bir kısmı dahi sendikalarının kararına uymamışlardır. Üyelerinden Osmanlı tokadını yiyerek ayakları yerden kesilen sorumsuzlar bu defa, okul okul gezerek hukuka uygun davranan kamu yöneticilerini tehdit etme ve eyleme alet olmayı reddeden üyelerini ikna etme çabasına girişmişlerdir. Üyelerini cesaretlendirebilmek için işi, üyelerini ihbarcılığa davet eden SMS’ler gönderme noktasına kadar taşımışlardır.
Sendika yöneticisi sıfatıyla kendi başlarına bu tür bir girişim yapmaktan korkup, günlük yaşamlarında başlarını kapatan üyelerinin arkasına sığınan istismarcıların bizzat üyelerinden hak ettikleri yanıtı almaları emeğin birlikteliğini güçlendirmiştir. Toplumsal huzuru ve barışı tahrip edecek bu sorumsuz girişime alet olmayan Memur-Sen ve Kamu-Sen’e bağlı sendikalara üye binlerce kamu çalışanı arkadaşımıza yürekten teşekkür ediyoruz. Onlar emek örgütümüze mensup binlerce emekçi gibi, ülkemizin aydınlık geleceğinin sigortası. Bu yürekli emekçiler, Atatürk’ün önderliğinde kurulan laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin toplumumuza kazandırdığı paha biçilmez ayrıcalıkların farkında olmaya devam ettikleri sürece huzur ve barışımıza yönelen provakatif girişimlerin başarılı olma şansı yoktur.
Kamuya Türbanı Sokma Eylemi, Üyelerinin Sendikalarına İtaatsizlik Eylemine Dönüşünce, Sözde Direniş AKP’ye Yalvarma Sürecine Taşındı
Kamuda türban girişimi, düzenleyicileri açısından büyük bir hüsranla sonuçlanmıştır. Sözde sivil itaatsizlik eylemi adeta, üyelerinin Eğitim-Bir-Sen ve Türk Eğitim-Sen’e itaatsizlik eylemine dönüşmüş bulunuyor. Memur-Sen düzenlediği eylemin altında kalınca, kılık kıyafet konusunda “sözde itaat etmeyeceklerini” ilan ettikleri devlet yöneticilerine mevzuatı değiştirmeleri için yalvarma süreci başlattı. AKP iktidarının ileri gelenleri ile Cumhurbaşkanı’na mektup yazarak içine düştüğü bataktan kurtarmaları için yardım dilenen Memur-Sen’i, Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaşlaşma hedefinin en paha biçilmez basamağını oluşturan laik devlet modelini tahrip etme yolunda denedikleri “omurgasız sendikacılık” yöntemleri nedeniyle kınıyoruz.
Sendikamız, kamu kurumlarında yaşanan tek tük ihlallerin sorumlularının cezalandırılmalarına yönelik hukuki hazırlıklarını tamamlamıştır. İhlallerle ilgili soruşturma açılıp açılmadığı, açıldıysa sonuçları hakkında ilgili makamlardan bilgi istenmesinin ardından görevlerini kötüye kullanan sorumlular hakkında kapsamlı hukuki girişim zaman geçirmeksizin başlatılacaktır.
MERKEZ YÖNETİM KURULU