Milli Eğitim Bakanlığı, tüm itirazlara, tartışmalı mülakat sorularına rağmen 18 bin 506 sözleşmeli öğretmenin atamasını yaptı.
Bilindiği üzere 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Milli Eğitim Bakanlığı, kadrolu öğretmen atamasından vazgeçmiş mülakata dayalı sözleşmeli öğretmen sistemini getirmiştir. Eğitim-İş olarak, kamusal bir hak olan eğitimin niteliğini düşürecek ve eğitim çalışanlarının iş güvencesini elinden alacak sözleşmeli öğretmen uygulamasını yargıya taşımış olmamıza rağmen MEB, görevden almalarla daha da artan öğretmen ihtiyacını sözleşmeli öğretmen atamasıyla kapatmaya çalışmıştır.
Sözleşmeli öğretmen uygulamasına gerekçe olarak da özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde öğretmen ihtiyacının karşılanmasında zorluklar yaşandığı, bu bölgeye atanan öğretmenlerin kısa süre sonra bölgeden ayrıldıkları gösterilmiştir.
Ancak bölgeye atanan her tür kamu çalışanında olduğu gibi birçok öğretmen de iktidar yandaşı bir muhtar, ilçe ya da il başkanı aracılığıyla yapılan torpille bölgeden norm dışı tayin olmaktadır. Bunun sorumlusu ise tamamen siyasal iktidardır.
“Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine öğretmen atayacağız” diyenleri rakamlar da yalancı çıkarmaktadır. Ataması yapılan 18 bin 506 öğretmenin 1641 tanesi Ankara, Antalya, Bursa, Eskişehir, Kocaeli gibi birinci bölgeye atanırken, 4150 tanesi de Artvin, İstanbul, Çankırı, Ordu, Rize gibi ikinci bölgeye atanmışlardır. Yani atamaların üçte birinden fazlası hatta bazı illeri de katarsak neredeyse yarısı amaca hizmet etmemektedir.
Siyasi iktidar, esnek ve güvencesiz istihdam biçimi olan “sözleşmeli öğretmenlik” uygulamasıyla insanca çalışma koşullarını hiçe sayarken 657 sayılı DMK’nın getirdiği kamusal sorumluluktan kurtulmanın peşindedir.
Atamaların sözlü sınav ile yapılması ise milli eğitim sistemimiz için utanç verici bir uygulamadır. Sözlü sınavda öğretmenlere “Reis deyince aklınıza kim geliyor”, “Peygamberimizi çocuklarınıza anlatır mısınız?”, “Amin alayları nedir?”, “Ailenizde namaz kılan var mı”, “2023 hedefleri nelerdir” gibi sorular yöneltilmiş, bu durum mülakatta aranan temel ölçütün yandaşlık olduğunu ortaya koymuştur.
Bugün sayıları 400 bini bulan ataması yapılmayan öğretmen bulunmaktayken, eğitim fakültelerinden yıllık yaklaşık 80 bin civarında öğretmen mezun edilirken, MEB hala eğitim sisteminin ihtiyacı kadar atama yapamamaktadır. Bu durum atama bekleyen işsiz öğretmen sayısını her geçen yıl arttırmakta, intiharlara kadar varan olumsuz sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Gençlerimizi buna mecbur bırakan anlayışı, ne insanlık onuru ne de öğretmenlik mesleğine biçilen değer ile bağdaştırmak mümkün değildir.
Öte yandan MEB’in açıkladığı kontenjan listesine baktığımızda, birçok branşta öğretmen ihtiyacı olmasına rağmen, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi branşının sınıf öğretmenliğinin ardından ilk sırada olması eğitimin ticarileştirilmesinin yanında dinselleştirilmesinin de devam edeceğinin açık bir göstergesidir. Daha önceki atamalarda olduğu gibi aslan payı yine Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerine ayrılmıştır. 984 İ.H.L meslek dersleri öğretmeniyle birlikte toplam 2 bin 463 Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni atanmıştır. Buna karşın, fizik öğretmenliğine 156, kimyaya 143, biyolojiye 154, görsel sanatlara 186, müziğe 201 kontenjan ayrılmıştır. Bu anlayış, eğitimi demokratik, eleştirel, özgürlükçü niteliğinden uzaklaştırmakta ve dogmatik bir sisteme dönüştürmektedir. Oysa demokratik ve laik bir eğitim ve öğretim, bilimsel koşullar ile Atatürk ilkeleri ve devrimleri çerçevesinde gerçekleştirilmelidir.
Siyasi iktidarın, bakanlık kadrolarını kendi siyasal tutum ve anlayışları doğrultusunda yapılan atamalarla doldurmak için düzenlemeler yapması ya da daha önceden yapılan düzenlemeleri kendi çıkarları doğrultusunda değiştirmek istemeleri kabul edilemez.
Bakanlığı bir kez daha uyarıyoruz, öğretmen atamaları sözlü sınav gibi doğrudan “torpil” anlamına gelen yöntemlerle değil, herkesin eşit olarak değerlendirileceği ve bilimsel kriterlere dayanan ölçütlerle yapılmalıdır.
“Mesleğimiz onurumuzdur” şiarıyla hareket eden, laik, bilimsel, demokratik, kamusal eğitimi, Cumhuriyetin değerlerini, Atatürk ilke ve devrimlerini savunan Eğitim-İş, sözleşmeli öğretmenlik adı altında güvencesiz istihdama ve haksızlıklara karşı çıkmaya devam edecektir. Ayrıca sözlü sınavda hakları gaspedilen tüm öğretmen adaylarının sonuna kadar yanlarında olacağız.
MERKEZ YÖNETİM KURULU