Tarihsel gerçekliklere, hukuka, ahlaka ve vicdana aykırı sözde “Ermeni soykırımı”nın inkarını cezalandıran yasanın Fransa Meclisinde kabul edilmesini ve “sözde soykırım”ı inkar etmenin suç sayılmasını şiddetle kınıyoruz.
Emperyalist güçler Birinci dünya savaşı sonunda yapamadıklarını bu çeşit entrikalarla yapmaya çalışmaktadırlar. Ne yazık ki kendilerine yerli işbirlikçiler de bulmuşlardır. Aslında tarihte neler yaşandığını bu emperyalistler ve onların yerli işbirlikçileri pekâlâ bilmektedirler. Burada asıl hedef “Tam Bağımsız Türkiye” ve bu bağımsızlığın temeli olan Kurtuluş savaşımızdır. Bu nedenle ABD Lozan antlaşmasını tanımamakta ve her fırsatta Sevr’i gündeme taşımaya çalışmaktadır. Aynı oyunun bir parçası da budur. Bunun arkasından tazminat ve toprak taleplerinin geleceği de aşikardır. Gaflet ve delalet içinde olanlar da emperyalizmin bu projelerine katkı sunabilmektedirler.
Türk halkının tarihi gerçeklerle yüzleşmekten hiçbir şekilde korkmadığının bilinmesini isteriz. Halkımızın bu samimi iradesi her zaman ortadadır. Bu irade sonucu, Türkiye Cumhuriyeti, muhataplarına defalarca konuyla ilgili uluslararası meşruiyete sahip, tarafsız bir tarih komisyonu kurulması isteğini iletmiş ve tüm dünyaya Türkiye Cumhuriyeti’nin bu komisyonun ulaşacağı bilimsel gerçekleri kabul edeceğini ilan etmiştir. Ne var ki bu ısrarlı istek her defasında muhatapları tarafından reddedilmiştir. Oysa çok küçük bir araştırmayla tarihte neler yaşandığı çok net bir biçimde ortaya çıkacak ve halklar arasına husumet tohumları ekmeye dönük çirkin siyasi tezgâh sona erecektir.
Olumsuz ekonomik koşullar altında kıvranan milyonlarca Fransız yurttaşının sorunlarına çözüm üretme yetenek ve iradesine sahip olmayan Fransız hükümeti, başarısız politikalarını saklayabilmek için, halkımızı derin üzüntüye sevk eden bir siyasi kışkırtmaya öncülük etmektedir.
Ancak nesnel ve şaibeden uzak bilimsel araştırmalar eşliğinde ortaya çıkarılması gereken tarihi gerçeklerin siyasi kaygıların egemen olduğu parlamentolarla parmak hesabıyla değiştirilebilmesi mümkün değildir.
“Fikirlerinizden nefret ediyorum, ama onları savunabilmeniz için hayatımı feda etmeye hazırım.” diyen büyük aydınlanma düşünürü Voltaire”in torunlarının böyle bir yasa çıkarmış olması, demokrasiye, insan haklarına ve halkların kardeşliğine sürülmüş kara bir lekedir. Fransız Meclisi dünya durdukça bu kara lekeyi taşıyacaktır. Kendi hesabını veremeyenlerin başkalarına çamur atması bu kadar kolay olmamalı.
Bu nedenle başta TBMM olmak üzere bütün demokratik kitle örgütlerini ve sivil toplumu bu yasaya karşı mücadele etmeye çağırıyoruz.
Türkiye’nin öğretmenleri ve eğitim çalışanları olarak bu yasayı asla tanımayacağımızın bilinmesini istiyoruz.
Merkez Yönetim Kurulu