19. Milli Eğitim Şurası Dokuz Eylül Üniversitesi Köy Enstitüleri ve İsmail Hakkı Tonguç Araştırma Merkezi, Eğitim İş İzmir 1 No’lu Şubesi ve DEÜ Buca Eğitim Fakültesi Bilimsel Eğitim Çalışma Grubu paydaşlığında 11 Şubat 2015 Çarşamba günü Buca Eğitim Fakültesi Konferans Salonunda düzenlenen bir panelle değerlendirmeye alındı. Yrd. Doç. Dr. Semiha Günal'ın yönettiği panele Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Kemal Kocabaş, Eğitim-İş Genel Eğitim Sekreteri Önder Yılmaz, Yrd. Doç. Dr. Yaşar Yavuz ve Bilimsel Eğitim Çalışma Grubu adına buca Eğitim Fakultesi Okul Öncesi Eğitimi Bölümü öğrencisi Sancak Yıldız konuşmacı olarak katıldılar.
Prof.Dr.Kemal Kocabaş konuşmasında konusu ve yansımalarıyla eğitimden çok bir din şûrası olma niteliği taşıyan şûrada akademisyenlerin, eğitim alanında etkin demokratik kitle örgütlerinin, biri dışında basın yayın organlarının yanı sıra kadınların temsilcilerinin bulunmamasının olumsuzluğuna değindi.
Yrd.Doç.Dr.Yaşar Yavuz konuşmasında ülkemiz eğitim dizgesinin barındırdığı birçok olumsuzluk bulunduğunu somut örneklerle ortaya koyarak şûrada bunların ele alınmamış olmasını eleştiren bir değerlendirmede bulundu.
Sancak Yıldız, ana hatlarıyla hükümetin iktidar olması sonrası Cumhuriyet, özellikle de laiklik karşıtı karar ve uygulamalarını dolayısıyla da şûra kararlarını eleştiren konuşmasını, Cumhuriyetin ve laikliğin savunucuları olmak yönündeki mücadele kararlılıklarını ‘’Aydınlanma Işığı Sönmeyecek’’ sloganı ile tamamladı.
Eğitim-İş Genel Eğitim Sekreteri Önder Yılmaz, 18. Şura'da alınan tavsiye kararları sonucunda, eğitim sisteminin gerici ve piyasacı olarak dönüştürüldüğünü vurgulayan Önder Yılmaz, bu süreçten sonra şuralara basının ve kamuoyunun ilgisinin arttığını belirtti. 19. Milli Eğitim Şurası'nın delegasyon siyasal iktidarın ajandasındaki eğitim politikalarını onaylayacak biçimde yapılandırıldığını vurgulayan Yılmaz, şuranın eğitim biliminin ilkelerinden uzak bir havada şekillendiğini belirtti. Belli bir inancın dayatması olgusuna dayalı din öğretiminin ülkenin tüm eğitim sistemine yaygınlaştırılması çabasının tipik bir tek tipçi anlayışın uzantısı olduğu vurgulandı. Türkiye'de son zamanlarda olgunlaşan "laik ve bilimsel" eğitim eylemlerine değinen Önder Yılmaz şunları kaydetti; "Eğitim-iş sendikasının laik ve bilimsel eğitimle ilgili tutumu nettir. 17-20 Aralık tarihlerinde 'Laik Eğitim ve Emeğe Saygı Yürüyüşü" düzenledik. Bu yürüyüş aynı zamanda yakın tarihimizin en büyük yolsuzluk olaylarını halkımıza tekrar hatırlatma amacı da taşıyordu. 20 Aralık tarihinde siyasal iktidarın polislerinin saldırısıyla karşılaştığımızda Genel Başkanımız da dahil olmak üzere onlarca üyemiz gözaltına alındı. Hem eğitimin gericileşmesine ve hem de işçi sınıfının sömürülmesine karşı Türkiye'de en ciddi sesi çıkartan demokratik kitle örgütüyüz. Laik ve Bilimsel eğitim adı altında gerçekleştirilen eylemlerin içine bir siyasal talep olan Anadilde Eğitimin yerleştirilmesi, tipik bir ötekileştirme zihniyetidir. Bu talep samimi ve eğitsel bir talep değildir. Türkiye'de oluşmuş laiklik hassasiyetini sulandırmak isteyenlere fırsat verilmemelidir. Eğitim-iş ırçılığa-gericiliğe-bölücülüğe karşıdır. Irkçılığa ve gericiliğe karşı olanların, bölücülüğe karşı olmadan dile getirdikleri söylemler bir turnusol işlevi görmektedir."
Panele çok sayıda üniversite öğrencisi ve demokratik kitle örgütlerinin temsilcileri de katılım sağlamıştır.