Güncel Sendika Haberleri

20 Şubat, 2023

ÇOCUKLARIMIZA SAHİP ÇIKACAK ONLARIN GELECEKLERİNİN KARARTILMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ

Ülkemiz doğal bir afet olan depremin rant eksenli yapılaşma, denetimsizlik ve seçim şekeri gibi dağıtılan imar afları nedeniyle büyük bir felakete dönüşmesinin açtığı yaraları hala iyileştirememiştir. 
Bu depremin yetkililerin tabiriyle bizim insanımız için acı bir “kader”e dönüşmesinin faturası günden güne ağırlaşmaktadır. Resmi açıklamalara göre şu an için 40 bini aşkın yurttaşımız can vermiş, on binlerce yurttaşımız yaralıdır. Üstelik hala enkaz altında olan ve akıbeti bilinmeyen çok sayıda yurttaşımız bulunmaktadır.
Bu felakette dikkatlerden kaçan en vahim unsurlardan birisi ise depremin vurduğu illerdeki çocuklarımızın durumlarıdır. Resmi açıklamalara göre depremin vurduğu illerde 1700’ü aşkın evladımız maalesef kimsesiz kalmıştır. Depremin ardından refakatsiz kalan çocukların hangi koşullarda kaldıkları, güvenilir bir ortamda olup olmadıkları konusunda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı kamuoyunu tatmin edici açıklama yapmalıdır. Tarikat yurtlarına verilen ya da kayıp olan çocuklar olduğu iddiaları, hem bu yavruların akıbetleri hem de ülkenin geleceği açısından endişe vericidir. Bu konudaki skandallara kısaca değinecek olursak:
-    Bu çocuklarımızla ilgili ilk açıklama yapan devlet kurumlarından biri olan Diyanet, çocukları sahiplenen ailelerin ileride onlarla nikahlanabileceğine dair beyanda bulunmuştur. Yani iktidarın felaketlerde bile ikna aparatı olarak kullandığı, bir görevi de tarikatların gönlünü hoş etmek olan Diyanet, depremin kimsesiz bıraktığı çocuklarımızın yaralarının nasıl iyileşeceğini değil, onlarla kimin nasıl evleneceğine odaklanmıştır. Bu soruyu Diyanet’e soranlar da, bu açıklamayı yapmaya cüret edenler de hesap vermelidir!
-    Gerici derneklerin başında gelen İHH’ya bağlı bir evde birçok depremzede çocuğun kaldığı anlaşılmış yetkililerden yapılan açıklamaya göre, çocukların annelerinin yanında olduğu ve durumlarının takip edildiği söylenmiştir. Ancak tanıkların gördüğünü söylediği kadın sayısı ile çocuk sayısı arasında ciddi bir uçurum olduğu için akıllarda soru işareti kalmıştır. Yetkililerden gelen “Çocukların şartları kötüleşirse müdahale edilecek” açıklaması, şartların nasıl ve nereye kadar kötüleşmesine izin verileceğine dair soru işaretleri bırakmıştır. Depremin vurduğu çocuklar, dernek ve vakıf maskesi takmış tarikatların değil zaten bu yüzden var olan ve faaliyetleri için biz yurttaşlardan vergi alan devletin himayesinde olmalıdır.
-    Depremin en ağır hasarı verdiği yerlerden biri olan Gaziantep Nurdağı’nda yaşananlar ise siyasal islamcıların her krizi/afeti dahi fırsata çevirebileceğinin en güncel örneklerinden olmuştur. Depremzedelerin ve çocukların onca ihtiyacı varken, çocukların çoğu enkaz altındaki yakınlarını bekler ve psikolojilerini toparlayamazken İl Müftülüğü’nün oraya 4-6 yaş arası çocuklar için “Kuran Kursu çadırı” açması, Diyanet İşleri Başkanı’nın da bu çadırın fotoğraflarını paylaşıp “şükür” dilemesi, yetkililerin durum bilincini ne kadar yitirdiğinin de ispatı olmuştur. Ülkede üniversitelerde bile eğitim durdurulmuşken, o illerde eğitimin nasıl sürdürüleceği hala tüm ayrıntılarıyla netleştirilmemişken, oradaki çocukların en büyük ihtiyaçlarından biri kendilerine nasıl yaklaşacağını bilen, pedagojiye uzak olmayan yetişkinlerle vakit geçirmekken, onlara bir kuran kursu açmanın akılla da vicdanla da yan yana gelir tarafı yoktur. Zaten depremin yarattığı ağır travmayı yaşayan, soyut düşünceden uzak ufacık çocuklara cennet, cehennem, ölüm, haram gibi soyut ve korkutucu gelebilecek kavramları anlatmak her şeyden önce vicdana ve tüm çağdaş öğrenme doktrinlerine aykırıdır.

Eğitim-İş olarak altını çiziyoruz: Depremin vurduğu çocukların psikolojik desteğe, barınacakları yuvalara, eğitime devam ederek eğitim içinde iyileşmeye ihtiyaçları vardır. Devlete ihtiyaçları vardır, dernek ve vakıf maskesi takmış tarikatlara değil!  
Bilinsin ki Eğitim-İş olarak bu çocuklarımızın akıbetinin takipçisiyiz! “Vatanı korumak çocukları korumakla başlar” diyen bir Başöğretmen’in kurduğu bu vatanda, O’nun izindeki eğitim neferleri olarak depremin vurduğu tek bir çocuğumuz dahi mağdur edilirse, bunu önce kamuoyuna duyurup, ardından hesap soracağımızı vurguluyoruz. Bu çocuklar Ata’mızın bize emaneti, ülkenin geleceğidir; onları kimsenin karanlık düşlerine terk etmeyeceğiz!

MERKEZ YÖNETİM KURULU