Güncel Sendika Haberleri

08 Eylül, 2025

EĞİTİME BAŞLAMA MALİYETLERİNİ PROTESTO ETTİK: BİR ÇANTA İKİ TÜRKİYE MANZARASI İSTEMİYORUZ!

Eğitim-İş olarak, eğitimdeki derin eşitsizlikleri, çocuklarımızın boş beslenme çantalarını ve velilerin omuzlarına yüklenen ağır masrafları Milli Eğitim Bakanlığı önünde protesto ettik.

Açıklamaya Genel Örgütlenme Sekreterimiz Bülent Metin, Genel Eğitim Sekreterimiz Veli Fırat Şimşek, Genel Basın-Yayın ve Uluslararası İlişkiler Sekreterimiz Hüseyin Selçuk ve sendikamızın üyeleri katıldı.

 Genel Örgütlenme Sekreterimiz Bülent Metin’in burada yaptığı açıklama şöyle:
“Ülkemizin içinde bulunduğu tablo kaygı vericidir. CHP İstanbul İl Başkanlığı’nın polis ablukasına alınması, üyelerin içeri sokulmaması, gözaltılar ve Valiliğin yasak kararları yalnızca bir siyasi partiye değil; halkın temsil hakkına, demokrasiye ve tüm örgütlü yapılara yönelmiş açık bir baskıdır. Bu keyfi düzen, şahsım devleti anlayışının sonucudur. Ancak bilinmelidir ki hiçbir yasak, hiçbir baskı örgütlü halk iradesini bastıramaz. Bugün CHP’ye dönük gibi görünen bu müdahale, aslında emekten, demokrasiden ve eşitlikten yana tüm kesimlere verilmek istenen bir gözdağıdır. Bizler susmayacağız, geri adım atmayacağız.

Bu baskı düzeninin bir başka yansımasını da eğitimde görüyoruz. Bugün buraya yalnızca iki çantayla geldik. 

Bir çantanın içinde ucuz defterler, birkaç kalem, boş bir beslenme kutusu var. Diğer çantada ise kaynak kitaplar, marka defterler, dolu bir beslenme kutusu…

Bu iki çanta, iki farklı Türkiye’nin manzarasıdır. Birinde yoksulluğun, eşitsizliğin ve devletin sorumluluğunu yerine getirmemesinin izleri vardır. Diğerinde ise imkanların, ayrıcalıkların ve eşitsizliğin sembolü. Bir yanda okula aç giden, beslenme çantasını boş taşıyan çocuklarımız; diğer yanda her imkana sahip olan ayrıcalıklı bir azınlığın çocukları.

Bu manzaranın sorumlusu açıktır: AKP iktidarı ve Milli Eğitim Bakanlığı!

Gerçekler şunlardır:
•⁠  ⁠Bugün bir öğrencinin okula başlaması için kırtasiye, kıyafet, beslenme, ulaşım, kitap masrafları ortalama 65 bin TL’yi bulmaktadır. Asgari ücretle geçinen aileler bu yükün altından kalkamamaktadır.
•⁠  ⁠Devletin ücretsiz dağıttığı ders kitapları hem içerik hem de nitelik olarak yetersizdir. Öğrenciler yardımcı kaynak almak zorunda kalmakta, bu da aile bütçesine ek yük bindirmektedir.
•⁠  ⁠Kırtasiye fiyatları son bir yılda yaklaşık %60 artmıştır. Bir defter ortalama 200 TL’yi ki 400 TL’yi bulan defter var, bir kalem 15- 20 TL’yi bulmuştur.
•⁠  ⁠Her dört çocuktan biri, beslenme çantasına yiyecek koyamadan okula gitmektedir. Milyonlarca çocuk yeterli sağlıklı beslenememektedir. 

Bugün bir öğrencinin yalnızca ortalama ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için yapılması gereken harcama bile ailelerin belini bükmektedir. Araştırmamız göstermektedir ki:
İlkokul öğrencisi için kırtasiye masrafı en az 4.791 TL, olması gereken ise en az 21.158 TL’dir. 
Ortaokul öğrencisi için kırtasiye masrafı en az 6.387 TL, olması gereken ise en az 22.741 TL’dir. 
Lise öğrencisi için kırtasiye masrafı en az 7.740 TL, olması gereken ise en az 23.927 TL’dir. 

Günlük beslenme için yalnız çocuğun karnına bir şeyler girmesi için, içinde az bir kaşar olan tost yese ayran içse en az en az 100 TL harcanırken, olması gereken en az 590 TL’dir.

Bu tablo bize şunu göstermektedir: Veliler yalnızca minimum masrafları karşılayabildiğinde bile bütçeleri sarsılmaktadır. Ancak çocuklarımızın gerçekten ihtiyaç duyduğu “olması gereken” rakamlar, minimum harcamaların katbekat üzerindedir. Yani yoksulun çantası kağıt üzerinde “dolu” görünse de gerçekte boş kalmaktadır.

Veliler yalnızca en düşük maliyetlerle çocuklarının çantasını doldurabilmektedir. Ancak “olması gereken” maliyet, yani sağlıklı beslenme ve nitelikli eğitim için yapılması gereken harcama çok daha yüksektir. Bu tablo, devletin çocuklarımızı piyasanın insafına terk ettiğini açıkça göstermektedir.

Üstelik yalnızca kırtasiye ve giyim masrafları bile asgari ücretin %85-98’ine denk gelmektedir. Ulaşım masrafı eklendiğinde ise bir öğrencinin servis ücreti dahil başlangıç maliyeti yaklaşık 65 bin TL’yi bulmaktadır. 

Üstelik yaptığımız araştırmalarda, bu masraflara okulların velilerden zorunlu olarak aldığı bağışlar, sınıfların düzenlenmesi için toplanan paralar ve velilerin çocuklarına verdikleri harçlıklar dahil değildir. Okullara yeterli kaynak ayrılmadığı için okul idaresini ve okul aile birliklerini tahsildara dönüştüren bu sistemde “bağış” adı altında 10 bin TL’den 100 bin TL’ye alınan ücretler de eklendiğinde, özellikle alt ve orta gelir düzeyindeki aileler için okul giderleri katlanılamaz bir yük haline gelmektedir. Artık eğitim hakkı, ailenin cüzdanına bağlı hale getirilmiştir.

Okul bütçeleri oluşturulmadığı sürece velilerden para toplanmaya devam edilecektir. MEB'in 2025 bütçesi 1.451.715.540.000 TL’dir. Okullara her eğitim öğretim yılının başında eğitim öğretime hazırlık amacı ile öğrenci başına yeterli bütçe gönderilmemektedir. Yıl boyunca öğrenciler için kişi başı temizlik ve kırtasiye için ortalama 100 TL gibi komik rakamlar gönderilmektedir. Öğrenci başına 1500 lira gönderildiği takdirde MEB'in bütçesinin sadece 23,7 milyar lirası, başka bir ifade ile %1,64’ü kullanılmış olacaktır. Öte yandan taşımalı ve pansiyonlu okullarda 3 öğün yemek ortalama 100-150 lira aralığında karşılanabiliyorken, yıllardır talep edilen tüm okullarda bir öğün sağlıklı yemeğin bu rakamların çok altında maliyetle karşılanabileceği görülmektedir. 

Ancak siyasi iktidar ve Milli Eğitim Bakanlığı bu tabloya seyircidir.

Çocuklarımızı piyasanın insafına terk eden bu düzenin adı eğitim değildir, eşitsizliktir. Okullar arasında uçurum açılmıştır. Bir yanda devlet okullarında kalabalık sınıflar, öğretmen eksikliği, yetersiz kaynaklar; diğer yanda özel okullarda lüks imkanlar.

Türkiye, kamu eğitim harcamalarına gayri safi yurt içi hasıladan ayırdığı pay ile OECD ülkeleri arasında sondan 3. sırada, hane halkının ve diğer özel kuruluşların, özel eğitim harcamalarına ayırdığı pay ile de 2. sırada yer almaktadır. Yani, en temel insan haklarından biri olan eğitim hakkı AKP’nin 23 yıllık iktidarı boyunca parayla satın alınan bir ayrıcalığa dönüştürülmüştür. Bu tablo yalnızca ekonomik krizle açıklanamaz. Bu, "şahsım devleti" anlayışının, toplumun en temel haklarını bile piyasaya devretmesinin sonucudur. AKP iktidarı, yurttaşına haklarını vermek yerine, onu müşteri haline getirmiştir.

Eğitim hakkı, parası olana ayrıcalık, olmayana yük değildir. Eğitim hakkı, her çocuğun doğuştan hakkıdır. Eğer bir çocuk arkadaşının çantasına bakarken eksiklik hissediyorsa, bu devletin ve iktidarın utancıdır.

Bütün bu tablo ortadayken hükümet, toplu sözleşme masasında kamu çalışanlarına sefalet dayatmaya devam etmektedir.

Bugün evli, eşi çalışmayan ve bir çocuğu olan, göreve yeni başlayan bir öğretmenin maaşı temmuz artışıyla 55.372 TL’dir. Yani bir öğretmen, daha ilk ay maaşının tamamını verse bile bir öğrencinin yıllık başlangıç eğitim masraflarını karşılayamamaktadır.

Bu nasıl bir adalettir?

Bir öğretmen, kendi çocuğunun eğitim hakkını maaşıyla güvence altına alamıyorsa, bu ülkede eğitim bitmiş demektir!

Hükümetin toplu sözleşme masasında kamu emekçilerine önerdiği zam oranı, artan eğitim ve yaşam maliyetlerinin yanında bir hiçtir. Bu teklif, kamu çalışanlarını açlığa, öğrencilerimizi ise yoksulluğa ve eşitsizliğe mahkum etmektir.

Buradan AKP iktidarını ve Milli Eğitim Bakanlığı’nı uyarıyoruz:
•⁠  ⁠Milyarlarca lira bütçeyi saraylara, yandaş ihalelere, şatafata ayırmak yerine çocukların beslenmesine, defterine, kitabına bütçe ayırın!
•⁠  ⁠Çocuklarımızı eğitimde eşitlik yerine ayrışmaya mahkum etmeyin! 
•⁠  ⁠Cumhuriyet’in en temel kazanımı olan kamusal, eşit ve ücretsiz eğitim hakkını ortadan kaldırmaktan vazgeçin! 

Bizim talebimiz nettir:
•⁠  ⁠Tüm öğrencilere ücretsiz kırtasiye ve kaynak desteği sağlansın!
•⁠  ⁠Okullarda ücretsiz, sağlıklı yemek verilsin!
•⁠  ⁠Kamu okulları güçlendirilsin, eğitim piyasadan çıkarılsın!
•⁠  ⁠Eğitim hakkı, ayrıcalık değil, her çocuğun doğuştan hakkı olsun!
•⁠  ⁠Eğitim çalışanlarına insanca yaşam ücreti ve sağlıklı, nitelikli çalışma ortamı sağlanmalıdır. 

Bir ülkenin geleceği, çocuklarının çantasında saklıdır. Eğer o çanta boşsa, yarınlarımız da boş kalacaktır.

Biz buradan haykırıyoruz:
Bir çanta, iki Türkiye manzarası istemiyoruz!

Çocuklarımız eşitsizlikle değil, eşit ve nitelikli eğitim hakkıyla büyüsün!”