Güncel Sendika Haberleri

09 Mayıs, 2023

TARİHİ SEÇİME GİDERKEN…

Temel hak ve özgürlüklerin, demokrasinin, adaletin iktidar eliyle geriletildiği Türkiye, 14 Mayıs 2023’te tarihi bir seçim yaşayacak. 20 yılı aşkın süredir AKP iktidarının elinde olan Cumhuriyetimiz, ne acıdır ki 2.yüzyılına ağır yaralı olarak girmektedir.

Eğitimden hukuka, demokrasiden sağlığa, ekonomiden çalışma yaşamındaki kazanımlara kadar Cumhuriyet’in tüm taşıyıcı kolonları ağır biçimde tahrip edilmiştir ve Türkiye bu tahribatın gölgesinde tarihin en kritik seçimlerinden birine yaklaşmaktadır.

Önemli kamu işletmelerinin bir bir özelleştirilip halkın öz sermayesinin büyük ölçüde elinden alındığı; çiftçinin, köylünün desteklenmeyerek dışa bağımlılığın arttığı, emekçinin alın terinin günden güne ucuzladığı; halk yoksullaşırken iktidar ve yandaşlarının orantısızca zenginleştiği, kamuda liyakatin, devlet yöneticiliğinde tarafsızlığın rafa kalktığı; yargının iktidarın sopasına, en temel yurttaşlık haklarımızın kısıtlandığı; kuvvetler ayrılığının yerine her şeye tek bir adamın karar verdiği, OHAL başta olmak üzere antidemokratik uygulamaların kalıcı ve keyfi hale geldiği; Cumhuriyet kurulurken kapatılan tekke ve zaviyelerin hortla(tıl)mış hali olan tarikatların sırtının sıvazlandığı, muhalefet eden herkesin hain ilan edilip hedef gösterildiği, 20 yıllık tek parti yönetiminin ardından, Türkiye önümüzdeki seçimde nasıl bir ülkeye dönüşeceğini seçecektir.

Atatürk’ün tek bir adamın değil bir ulusun dediği olsun, bu toprakların insanı tebaa değil millet olarak tarihe kazınsın diye tüm dünyayı şaşkınlığa boğacak bir vizyonla kurduğu bu ülkenin, demokrasiyle mi yoksa tek bir dudaktan çıkan sözlerle mi yönetileceği oylanacaktır.

Kuşkusuz önümüzdeki seçim, bizim alanımız olan eğitimi de kökünden değiştirecektir ve eğitim, damıtılması en zor cevher olduğu için olası değişiklikler ülkenin önümüzdeki onlarca yılını belirleyecektir.

Bu nedenle Başöğretmen’in eğitim neferlerinin ortak çatısı olan Eğitim-İş olarak, bu seçim öncesinde eğitimdeki tabloyu bir kez daha özetlemeyi vazife sayıyoruz:

Son 20 yıla; eğitimdeki piyasalaşmanın ve gericiliğin dozunun artırılması, vakıf/dernek maskesi takmış tarikatların protokoller aracılığıyla eğitime sirayet ettirilmesi, karma eğitim karşıtı gerici uygulamalar, ikili eğitim ve taşımalı eğitim garabetlerinin artarak sürdürülmesi, yetersiz derslik sayısından kaynaklanan kalabalık sınıflar, Anayasal bir hak olan eğitimin ayrılmaz parçaları olan beslenme, barınma ve ulaşım gibi ihtiyaçların görmezden gelinmesi, tepe taklak giden ekonomi nedeniyle eğitim masraflarının korkunç derecede artması, okul kantinlerinde çocuklarımızı günde bir simit bile alamayacak hale getiren yüksek fiyatlar, çok fazla çocuğumuzun örgün eğitimin dışına itilmesi, okul öncesi eğitim zorunlu eğitim kapsamına alınmaz ve ücretsiz hale getirilmezken sibyan mektepleri açılarak çocuklarımızın vakıf ve dernek maskesi takmış tarikat ve cemaatlere yönlendirilmesi, eğitimin ayrılmaz parçaları barınma, beslenme, ulaşım hakkı sağlanamadığı için milyonlarca gencimizin eğitime ulaşamaması ve eğitim hakkından mahrum kalmaları, eğitimde köleliğin adı olan ücretli ve sözleşmeli öğretmenlik uygulamalarının sürdürülmesi, Öğretmenlik Meslek Kanunu ile öğretmenlerin ayrıştırılması, kadrolu yerine sözleşmeli ve ücretli personel istihdam edilmesi, MEB’in yatırım bütçesinin Diyanet İşleri Başkanlığı kadar dahi önemsenmemesi damgasını vurmuştur. Sınav odaklı olmasını eleştirdiğimiz eğitim sistemi, artık kendi odağı konusunda bile cevap verememekte, öğrencileri sınava bile hazırlayamamaktadır. Son yıllardaki YKS ve LGS’ler ortaya koymaktadır ki gençler bu sistemde kendi dillerini ve mantık yürütmenin belkemiği olan temel pozitif bilimleri bile öğrenememektedir. Millet bahçesi yapar gibi “Her ile bir üniversite” diye çıkılan yolda üniversiteler liseleşmiş; diplomalı işsizlik artmıştır. Üniversite yönetimlerinin yandaşlık esasına göre tepeden inme şekilde belirlenmesi zihin üretimini doğrudan baltalamış, ülkemizin köklü üniversiteleri dahi dünya listelerine girememeye başlamıştır. 

Eğitim-İş olarak altını çizmek isteriz ki; ittifakların seçim programlarında ve söylemlerinde her yurttaşın özellikle ve öncelikle bakması gereken alanların başında eğitim gelmektedir.

Karma eğitimi kaldırmayı vadeden, Osmanlı’daki mektep-medrese ayrımını dirilterek Cumhuriyet’in eğitim öğretim birliğini çiğnemeye çalışan, dernek maskesi takmış tarikatlara okulları beyin yıkama sahası gibi devretmeye niyetlenen, taşradaki bir öğrencinin okula her gün 1.5 saat yol gitmesinden, öğrencinin kantinden bir simit bile alamamasından rahatsız olmayanların, yoksul öğrenciye ya meslek okulu adı altında ucuz işçiliği ya da kendi çocuklarını göndermedikleri müfredatı ve eğitimi yetersizleştirilen imam hatipleri reva görenlerin kazanacağı bir seçimin kaybedeni milli eğitim sistemimiz ve dolayısıyla ülkemiz olacaktır.

Cumhuriyet’in en büyük kazanımlarından biri, memleketin neresinde ve hangi şartlarda dünyaya gelmiş olursa olsun her çocuğun kulağına “Yeterince çalışırsan her şey olabilirsin” diye fısıldamasıydı. Son 20 yılın ardından ne acıdır ki bu ses sustu. Çocuklar eğitimsizliğe mahkum, gençler geleceğini yurtdışında aramaya çalışır hale gelmiştir. Başöğretmenimizin “kimsesizlerin kimsesi” olsun diye kurduğu bu Cumhuriyet’te yoksul halk çocukları hiç olmadığı kadar kimsesiz kalmıştır.

Bu nedenlerle önümüzdeki seçimlerin sonuçları, Türkiye Cumhuriyeti’nde eğitimdeki bu kara tablonun daha da ağırlaşacağını ya da iyileştirilebileceğini belirleyecektir.

Eğitim, onu var eden tüm özneleriyle bir bütündür. Bu yüzden eğitimin niteliğinin arttırılabilmesinin ve bu iş kolundaki sömürünün durdurulabilmesinin tek yolu, öğretmeninden akademisyenine, idari personelinden yardımcı personeline kadar tüm öznelerin, eğitimle ilgili alınan kararlarda sürece katıldığı, taleplerinin dikkate alındığı, sosyal hak ve özgürlüklerinin güvence altında olduğu bir sistemi var etmekten geçmektedir.

Eğitim, bir ülkenin parlak geleceğe ve Başöğretmenimizin ifadesiyle muasır medeniyetler seviyesine uzanmasını sağlayacak yegane köprüdür.

Türkiye bu seçimde, 20 yılda zaten birçok yerinden çatlayan bu köprünün yıkılacak mı yoksa onarılacak mı olduğuna karar verecek, yurttaşlar kendi çocuklarının ve hatta torunlarının geleceğini oylayacaktır.

Bizler;

Sınıf bilinciyle emeğimize, ulus bilinciyle ülkemize,

Yurttaş bilinciyle Cumhuriyetimize sahip çıkmak için...

Ülkemizin var olan tüm zenginliklerinin, her bir vatandaşımıza adilce dağıtılması için…

Ötekileştirmelerin, ayrıştırmaların son bulması, birlik, beraberlik ve kardeşlik kavramlarının öne çıkması için…

Ülkemizin maddi manevi tüm değerlerinin ortak zenginliğimiz olduğu bilinciyle sahiplenilmesi için…

Demokratik, özgür, ulusal, parasız, nitelikli ve karma eğitim için...

Laik, bilimsel ve kamusal eğitim için...

Kadrolaşmaya karşı liyakata dayanan adil görevlendirmeler için...

Çocuklarımızın ve gençlerimizin aydınlık geleceği için...

İktidarın rant odaklı politikalarının yol açtığı doğa talanına son vermek için…

Emekçilerin haklarını alabilmesi için grevli ve gerçek anlamda toplu sözleşmeli sendikal mücadele için...

Sendikal hak ve özgürlüklerin önündeki engellerin kaldırılması için…

İnsanlık onuruna yaraşır bir ücret alıp, insanca yaşamak için…

Sanatı, sporu ve kültürü önceleyen bir eğitim için...

Dernek, vakıf, cemaat vb. gerici yapıların milli eğitim sistemine müdahalelerini engellemek için...

Yükseköğretim kurumlarında bilimsel, idari ve mali özerklik için…

Kadınların hayatın her alanında ve erkeklerle eşit haklara sahip olması, kadınlara yönelik her türlü şiddetin ortadan kalkması, kadın cinayetlerinin son bulması, çocuk yaşta evliliklerin ve çocuk istismarının yaşanmaması için…

Engellilerin toplumsal yaşamda ve iş yaşamlarında engelsiz, ayrımcılığa uğramadan yaşayabilmesi için…

Haksızlıklara karşı etkin mücadele için...

Parti yandaşlığı değil bağımsız sendikacılık için...

İdare eden değil tavır gösteren sendikacılık için...

Mesleki onurumuz ve insanca yaşam için...

Tam bağımsız ve gerçekten demokratik bir Türkiye için...

“Her şeyi ben bilirim, her şeye ben karar veririm” diyen ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı tek adam zihniyetine son vermek için…

Barış içinde birlikte yaşamaya, demokrasiye, hak ve özgürlüklere, adalete, insanca yaşama yani

HAYATA OY VERECEĞİZ!

Eğitim-İş olarak aşağıda ifade ettiğimiz, eğitim emekçilerinin ve eğitim ortamlarının öncelikli ihtiyaçlarını ve taleplerini hayata geçirecek anlayışa destek vereceğiz:

- Milli eğitimin acil ihtiyaçlarına çözüm olacak nitelikte bir bütçe hazırlanmalıdır.

- Bu bütçede yeni okul ve derslikler, dezavantajlı gruptaki öğrencilere verilecek destekler, taşımalı eğitim ve ikili eğitimi bitirecek adımların maliyetleri de ayrıntılı biçimde yer almalıdır.

- Öğrencilerimizin en temel hakkı olan eğitim, barınma ve beslenme hakları devlet güvencesine alınmalı ve ücretsiz olmalıdır. Okullarda en az bir öğün sağlıklı yemek tüm öğrencilere ücretsiz sağlanmalıdır.

- Okullar arasında eşitsizlikler giderilmeli, tüm öğrencilerin eğitim hakkından eşit, parasız ve nitelikli şekilde yararlanması sağlanmalıdır.

- Zorunlu eğitim çağındaki çocuklarımızın (18 yaşın altında) açık ortaokul ve açık liseye yönlendirilerek örgün eğitimden koparılması uygulamasına son verilmelidir.

-Çocuk işçilik, eğitim hakkının gaspı ve kamu kaynaklarının sermayeye aktarılmasının yasal kılıfı haline getirilen MESEM’lerin bugünkü uygulama şekline son verilmelidir.

-Eğitim çalışanlarının örgütlenme haklarının önündeki bütün engeller kaldırılmalı, grevli toplu sözleşme hakkı tanınmalıdır.

- Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde sendikaların ve eğitim bileşenlerinin dahil olduğu Eğitim ve Bilim Kurulu oluşturulmalıdır.

-Eğitimin bir bütün olduğundan yola çıkılarak öğretmenler dışındaki diğer eğitim çalışanlarının özlük ve ekonomik hakları ortak olarak ele alınmalıdır.

-Eğitim öğretime hazırlık ödeneği en az bir maaş tutarında tüm eğitim iş görenlerine ödenmelidir.

-24 Kasım Öğretmenler Günü’nde tüm öğretmenlere en az bir maaş tutarında ikramiye ödenmelidir.

- Öğretmenlerin ve eğitimin bileşenlerinin görüşü alınmadan, eşit işe eşit ücret ilkesine aykırı bir şekilde düzenlenen, öğretmenleri ayrıştıran, öğrenci ve velileri kategorize eden sözde meslek kanunu kaldırılmalıdır.

-Öğretmenlik Meslek Kanunu, öğretmenlik mesleği açısından uluslararası düzeyde kabul gören en önemli belge olan “Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararı”nı temel alarak, eğitimin bileşenlerinin talepleri doğrultusunda düzenlenmelidir.

-Eğitim programları, “Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararı”nda da belirtildiği gibi eğitim sendikalarının katılımı ile hazırlanmalıdır.

- Sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik uygulamasına bir an önce son verilmeli, Anayasal bir hak olan güvenceli istihdam, eğitimde tek metot haline gelmelidir.

-Eğitim emekçilerine ödenen sosyal yardımlar günün koşullarına göre yeniden belirlenmelidir.

-Eğitim çalışanlarına lojman imkanı sağlanmalı, sağlanamadığında ise kira yardımı yapılmalıdır.

-Deprem bölgesindeki eğitim çalışanlarına tayin hakkı tanınmalıdır.

-Deprem bölgesinde kalacak olan eğitim çalışanlarına barınma imkanı sağlanmalı ve ek ödeme yapılmalıdır.

-Her bir yurttaşa, emeği ve alın terinin karşılığında insanca yaşayacak bir ücretle çalışma imkanı sağlanmalıdır. Eğitimini tamamlayan gençlerimizin istihdamı planlanmalı, geleceği güvence altına alınmalıdır.

-Çalışma yaşamındaki tüm kazançların emekli tazminatı ve emekli maaşına yansıtılması sağlanmalıdır.

-Vergi dilimi uygulaması kamu çalışanları için kaldırılmalı ve gelir vergisi %15 olarak sabitlenmelidir.

-Özel okullarda çalışmak durumunda kalan öğretmenler, devlet okullarında çalışan öğretmenlerle aynı haklara sahip olmalı, taban maaş uygulaması için gerekli düzenleme yapılmalıdır.

-İLKSAN üyeliği, alan, branş, görev farkı gözetilmeksizin tüm eğitim çalışanlarını kapsamalı ve isteğe bağlı olmalı, İLKSAN yönetiminin tamamı üyelerinden oluşmalıdır.

-4 yaş ve altı çocuğu olan eğitim çalışanları için kreş açılmalı, yeterli mekan veya öğrenci bulunmaması halinde kreş yardımı ödenmelidir.

-Çalışmayan eş ve çocuk yardımları günün koşullarına göre düzenlenmelidir.

-Öğle yemeği uygulamasından, öğretmenler dahil tüm çalışanların yararlanması sağlanmalıdır.

-Yükseköğretimde, belediyelerde olduğu gibi toplu sözleşme uygulamasına geçilmeli, yükseköğretim çalışanlarının sosyal denge tazminatı almaları sağlanmalıdır.

-Toplu taşıma indiriminden tüm eğitim çalışanlarının yararlanması sağlanmalıdır.

-Seçim Kurulları tarafından yapılan seçimlerde, seçimlerin yapıldığı eğitim kurumlarının eğitim öğretime hazır hale getirilmesi için kurumun tüm yardımcı personeline ücretleri karşılığında görev verilmesi sağlanmalıdır.

-Milli Eğitim Bakanlığına bağlı VHKİ, Memur,.. ve giyecek yardımı almayan kadrolarda çalışanlara da giyecek yardımı yapılması sağlanmalıdır.

-Aile birliği, sağlık ve eğitim özrüne dayalı atama ve yer değiştirmeler eğitim emekçilerinin talepleri doğrultusunda yapılmalıdır.

-Görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavı, derece ve kademe kısıtlaması olmaksızın, planlı ve periyodik şekilde yapılmalı, keyfiyet sona ermelidir.

-Mezun olmuş tüm eğitim çalışanları planlama yapılarak mesleğe başlatılmalıdır.

-Yardımcı hizmetler kadrosunda çalışanların iş tanımları netleştirilmelidir.

- 50 kişiden fazla eğitim çalışanının görev aldığı okullarda iş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi görev almalıdır. Daha az sayıda eğitim çalışanının görev aldığı okullar için bölge bazlı düzenleme yapılmalıdır.

-Her okulda en az bir rehber öğretmen olmalı, rehberlik hizmetinin daha sağlıklı yürütülebilmesi için de en fazla 250 öğrenciye 1 rehber öğretmen düşecek şekilde planlama yapılmalıdır.

- Üniversitelerimizin yaşaması ve toplumsal işlevlerini yerine getirebilmeleri için özgür düşünce ve özerklik şarttır. Üniversitelerin özerk-demokratik bir yapıya kavuşması için YÖK kaldırılmalı, üniversiteler hakkındaki kararlar üniversite bileşenleri tarafından verilmelidir. Üniversite bileşenleri, üniversiteler hakkında söz, yetki ve karar sahibi kılınmalıdır.

-Akademik unvanı almak için gerekli eğitimler ve sınavlar, akademik kadrolara atanmak için yeterli sayılmalı, kişiye özel ilanlar ve kadrolar son bulmalıdır. Hukuka aykırı/keyfi/etik dışı uygulamalarla veya kadro bulunmadığı bahanesiyle, akademik personelin özlük ve ekonomik hakları gasp edilmemelidir.

-Tüm yükseköğretim personeline yükseköğretim tazminatı ve eğitim öğretim tazminatı nesnel ve adil ölçüler içerisinde verilmelidir.

Eğitim-İş, tüzüğünde de açıkça ifade ettiği üzere;

Cumhuriyet devrimlerini ve Cumhuriyetin kurucu değerlerini kendisine rehber kabul eder ve bu değerleri eşitlik, adalet ve özgürlük gibi evrensel değerler çerçevesinde çağdaş bir noktaya taşımayı hedefler; Atatürk ilke ve devrimleri ile Türkiye Cumhuriyeti’nin laiklik ilkesi üzerinde yükseldiğinin bilinciyle, laiklik ilkesinin korunmasına büyük önem verir. Irkçılığa, gericiliğe ve bölücülüğe karşıdır. Irk, etnik köken, dil, kültür, din, cinsiyet ve diğer nedenlerle hiçbir ayrım yapmaksızın tüm insanların eşitliğine inanır. Emeğin en yüce değer olduğunu kabul eder. Sınıf ve kitle sendikacılığını savunur. Tüm çocukların çağdaş, bilimsel, laik, demokratik, eşit, parasız ve nitelikli eğitim hakkını savunur.

O nedenle;

Cumhuriyetin kazanımlarının ve devrimlerinin içini boşaltan, temel hak ve özgürlükleri, demokrasiyi, adaleti gerileten, kutuplaştırıcı ve ayrıştırıcı dili siyasete egemen kılan, “her şeyi ben bilirim, her şeye ben karar veririm” diyen tek adam anlayışına karşı, yaşama dair güzelliklerin bahar tazeliğinde canlanacağı güzel, mutlu bir gelecekten yana tavır alıyoruz.  

Ve söz veriyoruz;

Her koşulda haktan, hukuktan, adaletten, emekten ve alın terinden yana olacağız; bahar da olsa kışta da kalsak yolumuzdan dönmeyeceğiz; çocuklarımızın nitelikli eğitim hakkı için koşulsuz mücadele etmeye devam edeceğiz. 

                                                                                   MERKEZ YÖNETİM KURULU