Eğitim-İş olarak, Türkiye’de eğitim emekçilerinin örgütlü mücadelesinde bir dönüm noktası olan Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın (TÖS) 60. kuruluş yıldönümünü ve bu mücadeleye yön veren, eğitimde eşitlik ve laiklik için kararlılıkla yürüyen Fakir Baykurt’un mirasını düzenlediğimiz panelle andık.
1965’te kurulan TÖS, eğitim emekçilerinin hak arayışına örgütlü bir güç kazandırmış, 1969’daki Büyük Öğretmen Boykotu ile Türkiye sendikal tarihinde iz bırakan bir direnişe imza atmıştır. Büyük direnişin öncüsü olan Fakir Baykurt; halkın içinden gelen, duruşuyla ve mücadelesiyle hepimize yol gösteren bir eğitimciydi.
Bugün Eğitim-İş olarak bizler, TÖS’ün devrimci mirasını taşıyor, laik, bilimsel ve kamusal eğitimi savunuyor, öğretmenlerimizin emeğini, haklarını ve onurunu kararlılıkla koruyoruz. Fakir Baykurt’un yaşamı ve mücadelesi, yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor.
Genel Eğitim Sekreterimiz Veli Fırat Şimşek’in moderatörlüğünü yaptığı panelimizde, ilk Eğitim-İş’in kurucuları Niyazi Altunya ve Erdal Çalı, sendikal mücadelemizin tarihsel köklerine ışık tuttular. Geçmişten günümüze uzanan onurlu yürüyüşü bir kez daha hatırlatan hocalarımıza ve etkinliğimize değerli katkılarını sunan Genel Merkez avukatımız Burak Sabuncu’ya teşekkürlerimizin simgesi olarak birer plaket takdim ettik.
Etkinliğimize, Genel Başkanımız Kadem Özbay, Genel Sekreterimiz Seher Ergin, Genel Mali Sekreterimiz Doğan Dağdelen, Genel Örgütlenme Sekreterimiz Bülent Metin, Genel Özlük Hukuk ve TİS Sekreterimiz Yeliz Toy, Genel Eğitim Sekreterimiz Veli Fırat Şimşek, Genel Basın Yayın ve Uluslararası İlişkilerimiz Hüseyin Selçuk, Şube ve İl temsilciliklerinden üyelerimiz katıldı.
Genel Başkanımız Kadem Özbay’ın açılış konuşması:
“Kıymetli Konuklar, Meslektaşlarım, Saygıdeğer Emek Dostları,
Bugün burada, yalnızca bir sendikanın tarihini anlatmak için değil, Türkiye’nin toplumsal belleğine kazınmış büyük bir mücadeleyi, Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın (TÖS) devrimci mirasını hatırlamak ve köklerimizdeki mücadeleyi bugüne taşımak için bir araya geldik.
Tarihimizde öğretmen örgütleri önemli görevler üstlenmişlerdir. Muallimler Birliği, işgal edilmiş bir ulusun kurtuluş mücadelesi içinde doğan, cumhuriyetin kuruluşunda yer alan örgütümüzdür. Ulusal bağımsızlığın ve egemenliğin ulusa ait olmasını savunan, savaş koşullarında eğitim kongresi toplayan bir örgüttür. Bize ulusal bağımsızlık mücadelesinin öğretmenler tarafından nasıl verileceğinin mirasını bırakmıştır.
TÖS ise gelişmekte olan bir ülkede, halkın aydınlatılması, eşitliğin sağlanması, özgürlüğün kökleşmesi, adaletin yerleşmesi için verilen onurlu bir mücadelenin tarihini miras olarak bırakmıştır.
Hem Muallimler Birliği hem TÖS’ün mirası göstermektedir ki önemli olan yan yana gelmek, örgüt olmak değil bir fikrin, idealin etrafında yan yana gelmek ve bu fikir ve ideal uğruna mücadele etmektir. Bu açıdan TÖS halk uyanışının, eğitim devriminin, eşitlik ve özgürlük kavgasının adıdır.
1965 ile 1971 yılları arasında, tüm yasaklara, baskılara, engellere rağmen öğretmenlerin nasıl direnişin öznesi haline geldiğini tarih açıkça yazmıştır. TÖS’ün “devrim için eğitim” şiarı, sadece sınıfları değil; zihinleri, kalpleri ve toplumsal yapıları değiştirme iddiasının cesur bir ifadesidir. TÖS, 1960’ların karanlıkta bırakılan halkına ışık olmayı seçti. Çünkü biliyorlardı ki, bir ülke yalnızca halkıyla birlikte yürüdüğü vakit aydınlığa çıkar. Onlar öğretmendi, aynı zamanda devrimciydiler. Eğitimden devrimi, öğretmenlikten halkın bilinçlenmesini ayırmayan bir sendikal bilinçle hareket ettiler.
Köy enstitülerinin mirasını taşıyor, bilimi, halkçılığı, eşitliği ve özgürlüğü eğitimin temel taşı yapıyorlardı.
1969 yılındaki Büyük Eğitim Yürüyüşü ve dört günlük boykotla görüşlerini tüm ülkeye duyurdular. Böylece bir yandan eğitimin sınırlarını teorik ve pratik olarak genişletip okul duvarlarının dışına çıkardılar; öte yandan “halka gitmek/halkla beraber olmak/birlikte geleciği var etmek” anlayışıyla, mesleğin coğrafi yaygınlığının kolaylaştırıcılığıyla, öğretmenlerin toplumsal erişimini genişletmeye çalışıp okul dışında gençlerle, işçilerle ve köylülerle sosyal, siyasal ilişkiler kurdular.
Onlar sadece Tandoğan Meydanı’na değil, Anadolu’nun köylerine, kasabalarına, tiyatro salonlarına, kahvehanelerine ve yüreklerine yürümüşlerdir. “Halkı uyandırmak” dediler. Uyardılar. Anlattılar. Cesaret ettiler.
Ve işte biz, Eğitim-İş olarak bu mirasın taşıyıcısıyız. TÖS’ün ateşini söndürmeyen, tersine o ateşi yeni bir meşaleye dönüştürerek, 21. yüzyıl Türkiye’sine taşıyan bir sendikayız. Biz, sendikacılığı yalnızca bir hak arama aracı olarak değil, aynı zamanda bir bilinç taşıma görevi olarak görenlerin sendikasıyız.
Bugün Eğitim-İş, TÖS’ün devrimci çizgisinin günümüzdeki karşılığıdır. Bugün Eğitim-İş, “devrim için eğitim” anlayışını laik, bilimsel, demokratik ve kamusal eğitim mücadelesiyle güncelleyen sendikadır. Bugün Eğitim-İş, yalnızca öğretmenin değil; öğrencinin, velinin, yurttaşın da umududur. Çünkü biliyoruz ki, hiçbir devrim eğitimsiz gerçekleşmez!
TÖS’ün mücadelesi bize yalnızca neye karşı durmamız gerektiğini değil, neyin yanında olmamız gerektiğini de öğretmiştir. Emperyalizme karşı bağımsızlık, piyasacılığa karşı kamuculuk, adaletsizliğe karşı eşitlik ve özgürlük, gericiliğe karşı laiklik, cehalete karşı bilimin aydınlığı!
Biz, bu ilkelerden vazgeçmeyen, taviz vermeyen, kararlı biçimde savunan bir sendikayız. Eğitim-İş olarak öğretmenleri susturmak isteyenlerin karşısında dimdik duran; müfredatı gericileştirmek isteyenlerin oyunlarını teşhir eden; öğretmeni değersizleştiren düzenin maskesini düşüren mücadeleyi yürütüyoruz. Bu mücadelemizi daha da büyütmeye kararlıyız.
Çünkü biz biliyoruz:
TÖS'ün yürüdüğü yolda yürümek, tarihi görevdir. O yürüyüşü tamamlamak, boykotlarla, şûralarla, tiyatrolarla, bildirilerle halkı uyandıran öğretmenlerin bıraktığı yerden devam etmek demektir. Fakir Baykurt’u, Talip Apaydın’ı, İsmail Safa Güner’i, Ahmet Cenan’ı yalnızca anmakla kalmayacağız; onların sesini bugüne taşıyacağız demektir.
Onlar “tarih önce öğretmeni sorgular” demişti. Biz bu sorguya hazırız!
Biz tarih yazan bir sendikayız. Biz halk için, emek için, cumhuriyet için, eşitlik için, laiklik için var olan ve var olacak sendikayız. Biz Eğitim-İş’iz.
Diyoruz ki:
• Eğitimin piyasaya açılmasına karşı, buradayız!
• Öğretmenin iradesinin hiçe sayılmasına karşı, buradayız!
• Laik eğitimin hedef alınmasına karşı, buradayız!
• Kamusal eğitimin tasfiyesine karşı, buradayız!
Biz buradayken, bu ülkenin öğretmenleri asla yalnız değildir!
Dostlar,
TÖS, halk için öğretmenliği bir kılavuzluk haline getirmişti. Eğitim-İş, bu kılavuzluğun 21. yüzyıldaki adı, sesi ve vicdanıdır. Biliyoruz ki halktan kopuk eğitim, öğretmensiz bir aydınlanma, gelecek olmaz. Biliyoruz ki bu ülke ancak örgütlü öğretmenleriyle ayağa kalkar.
Gelin, TÖS'ün mirasını yalnızca övüp geçmeyelim. TÖS’ün ruhunu yalnızca geçmişte değil, okullarda, kürsülerde, sokaklarda, bugünde ve yarında da yaşatalım.
Çünkü bu ülke için başka çare yok!
Yaşasın halk için eğitim!
Yaşasın devrimci öğretmenler!
Yaşasın Eğitim-İş!
Yaşasın TÖS’ün mücadele mirası!”